Gökçer Tahincioğlu

Gökçer Tahincioğlu

yuzlesme@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ankara’da tansiyon yüksek.
Suriye sınırında yaşanan gelişmeler, neredeyse siyasi belirsizliğin bile önüne geçmiş durumda.
Anlaşılıyor ki dün yapılan MGK’da masaya getirilen seçeneklerden biri gelişmelere göre yaşama geçirilecek.
IŞİD’in, Suriye’nin kuzeyinde PYD’nin kontrolü altında bulunmayan tek nokta olan Cerablus bölgesindeki rejim muhaliflerine saldırısı, IŞİD’in bölgeyi alması halinde PYD ile gireceği olası savaş ve bu savaşı PYD’nin kazanması halinde Suriye’nin tüm Türkiye sınırında kontrolü sağlayacak olması Ankara’da “Artık hareketsiz kalınması mümkün olmayan bir noktadayız” şeklinde değerlendiriliyor.
Dünkü MGK ve güvenlik zirvelerinde ihtimal hesaplarına göre tüm seçenekler ayrı ayrı tartışılırken, bir yandan da bu seçeneklere yönelik adımlar atılıyor.

Diplomatik uyarı
Bu adımlardan ilki, Türkiye’nin Cerablus konusunda hareketsiz kalamayacağı düşüncesini bölgedeki etkin ülkelere bildirmek oldu.
Gelen bilgilere göre, IŞİD’e karşı PYD’ye destek veren ABD ile rejimi destekleyen Rusya ve İran’a, olası riskler ve bu risklere karşı Türkiye’nin atabileceği adımlar anlatıldı, daha riskli bir yapının bölgede oluşmasını engellemek için yapılması gerekenler aktarıldı.
Kulislerdeki bilgiler, Ankara’nın ilişkilerini bütünüyle sonlandırdığı Şam rejimiyle doğrudan temas kurmadığı için bu konudaki mesajlarını da Rusya ve İran üzerinden verdiğini gösteriyor.
Bu uyarılar, Türkiye’nin, Cerablus’a yönelik atacağı adımlara “düşmanca” karşılık verilmemesi konusunda.
Ankara, IŞİD’in bölgede hakimiyet kurmasına karşı atılacak adımların Suriye’nin güvenliğine yönelik olacağının altını çiziyor.
Şam yönetiminin Suriye’nin bütünlüğüyle ilgili bu adımları “düşmanca” niteleyerek müdahalede bulunması halinde iki ülkenin çatışması riskinin doğacağına yönelik riskleri anımsatıyor.

Güvenlik kuşağı
Ankara’nın önünde, Cerablus krizine nasıl müdahale edeceği konusunda hakim iki seçenek var.
Türkiye’nin ulusal güvenliği için Cerablus bölgesinde IŞİD ya da PYD’nin değil muhaliflerin kontrolünün bulunması “yaşamsal” olarak nitelendiriliyor.
IŞİD’e karşı muhaliflerin bölgede başarı kazanması için de soruna müdahale “kaçınılmaz” görülüyor.
Bu müdahalenin sadece lojistik düzeyinde mi kalacağını, sınırın Türkiye tarafıyla mı sınırlı olacağını ya da sınır ötesi bir operasyonu mu gerektireceğini ise zaman gösterecek.
Ancak bu seçeneklerin her biri için ayrı ayrı bir hukuki zemin de oluşturulması gerekiyor.
Özellikle de sınırın Suriye tarafında bir güvenlik kuşağı oluşturulması halinde.
Ankara, bu noktada “göç riskine” dikkati çekiyor.
Halep ve Türkiye’ye yönelik göç dalgasının elinin kulağında olduğu hatta başladığı ifade ediliyor.
Bu durumda, Türkiye’nin güvenliğini sağlamak için sınırın Suriye tarafından bir güvenlik kuşağı oluşturma hakkının doğacağı düşünülüyor.
Bu hakkın kullanımı doğrultusunda, göç edenlerin Türkiye’ye girmeden güvenli bir bölgede tutulması, burada kamplar oluşturularak kampların güvenliğinin TSK tarafından sağlanması tasarlanıyor.
Bu modelin başarıya ulaşması halinde, Türkiye’deki mülteci kamplarının da sınır ötesine taşınabileceği, böylece hem göç sorununun hem de Cerablus bölgesindeki Mare hattında IŞİD’in hakimiyet kurmasının önüne geçilebileceği değerlendiriliyor.
Bu durumda, sınır ötesi bir müdahale halinde, 110 kilometrelik Cerablus bölgesinin tamamında değil bazı noktalarında kontrolü sağlanmasının yeterli olacağı, derinliğin de birkaç kilometreyle sınırlı tutulmasının yeteceği ifade ediliyor.

IŞİD muhatap değil
Suriye’ye yönelik angajman kurallarının sertleştiği, IŞİD’in de tehdit olarak görüldüğü noktada vurulabileceği yönündeki iddialara gelince.
Uzmanlar, angajman kurallarının iki ülke arasında söz konusu olabileceğine, Türkiye’nin ise IŞİD’i sadece terör örgütü olarak gördüğüne işaret ediyorlar. Bu nedenle bu kuralların yumuşaması veya sertleşmesinin söz konusu olamayacağı, IŞİD’in sadece terör örgütü gibi muamele görebileceğinin altını çiziyorlar.

MGSB’de de var
Dünkü MGK’da da bu adımların tamamı konuşuldu. TSK, MİT ve Dışişleri, sorunun farklı yönlerini MGK’ya aktardı.
MGK, aslında gelişen olaylarla ilgili hazırlıksız değil.
Verilen bilgilere göre, Suriye’nin bölünme riski ve kuzeyinde Kürt hattı oluşma ihtimali 2007’den bu yana kurulda konuşuluyor.
2010 ve 2011’de aynı konuda MGK’da çeşitli planlamaların da tartışıldığı belirtiliyor.
IŞİD’in Suriye’deki etkinliğini artırmasıyla ortaya çıkan yeni durumla ilgili olarak da aynı çerçevede planlamalar yapıldığı ifade ediliyor.
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne de olası risklerin ve planların işlendiği kaydediliyor.
Şu anda yapılanların bütününün bu planların güncellenmesi olduğuna dikkat çekiliyor. Ancak yapılan güncellemeler sonunda seçilecek yol hangisi olursa olsun, Türkiye’yi daha sıcak ve riskli günlerin beklediği anlaşılıyor.