Muhtemel ki adını ve dünya tarafından tanındığını bilmeyen Nigel, 2015’te Yeni Zelanda’nın Mana Adası’na geldiğinde, adadakiler, 40 yıl sonra gelen ilk sümsük kuşunu sevinçle karşılamışlardı.
Bir başka koloniden dışlandığı sanılan Nigel, başka adaya uçacak kadar özgür, bir koloni aramayacak kadar cesurdu. Adaya sümsük kuşlarını yeniden çekmek için konulan heykelden kuşlardan birine âşık oldu.
Aşkın aslında tek taraflı olduğunu ve tam da o zaman konulacak yer bulunamayacak kadar büyüdüğünü bilenler Nigel’i anlar.
Nigel, umutsuz aşkından bir tepki vermesini bekleyerek, belki de hiçbir tepki vermemesine rağmen sadece sevebilmeyi yeterli görerek 3 yıl yaşadı ve iki gün önce öldü.
Okumuşsunuzdur; Nigel’i bulan bekçi, “Bu hikâyenin sonu böyle olmamalıydı gibi geliyor” diyerek, hüzünle koydu hikâyenin noktasını.
***
İnandığı gibi yaşamakta ısrar edenler, kalabalıkla aynı dili konuşma numaraları yapmadıklarında başlarına gelecekleri bilirler. Ama umutla ve düşle söylemekte ısrar ederler. Neşeli kalabalıkları arzularken yalnızlığı göze almak bir tezat gibi görülebilir.
Değildir.
Bilirler ki insanlar günden güne, yavaş yavaş kulak kesilir.Türkiye’nin kararlarını, hoşa gitmese bile, bağlayıcı kabul ettiği AİHM, onlarca kararında düşünceyi açıklama özgürlüğüyle ilgili sınırları açıkça çizdi.
2005’te, Türkiye’nin taraf olduğu Özçelik davasında, terörle mücadelenin, “savaş” olarak nitelenerek, “barış” talebinde bulunulmasını ifade özgürlüğü kapsamında sayarken, “Şiddet kullanımını, silahlı direnişi teşvik eden bir ifade bulunmadığı için, cezalandırılan-ların haklarının ihlal edildiği” sonucuna vardı.
Açık kriter; ifadelerde silahı, şiddeti, kaosu teşvik etmemek.
AİHM, 2011’de de TCK’nın meşhur, “devletin organlarını, Türklüğü aşağılama” başlıklı 301. maddesi için “muğlak kavramlar nedeniyle öngörülebilir olmadığı, soruşturmanın Adalet Bakanlığı iznine bağlı olmasının güvence oluşturmadığı” kararını verdi.
Kararları artık yerel mahkemeler tarafından uygulanmasa da uygulanması zorunlu olan Anayasa Mahkemesi’nin yorumları ortada.
Yüksek Mahkeme’nin yerleşik içtihatlarına göre, “AİHM kararları ışığında uygulanma kabiliyeti olmayan kanunlara göre soruşturma yürütülmesi hak ihlali.” Öyle olmadığını söyleyeceklerdir, mümkün, lakin sözleşmeler ve kararlar açık.
***
Fikirlerini şiddet içermeyen, gayet açık bir dille ifade eden hekimlerin, sosyal medyada şiddete teşvik vs. olmaksızın fikir paylaşımı yapanların gözaltına alınması, sadece bildiriye imza atan akademisyenlerin davalarla karşılaşması, işlerinden edilmeleri.
Bu insanların tamamı, karşılaşacaklarını bilmelerine rağmen fikirlerini paylaşmasalar, memleketin tamamına yakınından çok daha konforlu bir hayatı ömürlerinin sonuna kadar yaşayabilecek imkâna sahipti.
Öyle yapmadılar. Bu ülkeyi, insanları umursadıkları için, bakış açılarına göre, doğru olduğunu düşündüklerini açıkladılar. Böyledir bazen, sevginin karşılığı olmak zorunda değil. Yalnızlığı ve diğer bedelleri göze alanlar yine de söyler sevgisini, hiç duymasa da heykelden kuşlar.