Ali İsmail’in o sokağa girmesinin üzerinden 2 yıl 8 ay geçti. Hakikat orada, itinayla yok edilmeye çalışılan kamera kayıtlarında duruyor. Gencecik bir çocuk bir sokağa giriyor ve orada dövülerek öldürülüyor. Bu kadar net, bu kadar basit...
Ali İsmail Korkmaz, yaşasaydı, 18 Mart’ta Antakya Ceylan Sokak’taki o evde 22. yaşını kutlayacaktı.
Kutlayamadı.
Neden kutlayamadığı konusunda çırılçıplak bir gerçek vardı.
Ali İsmail, 25 Nisan 2013’te vizelerden sonra son kez geldi Antakya’ya.
1 hafta sonra Eskişehir’e gitti.
1 ay sonra “Gezi” geldi.
2 Haziran günü, ağabeyi, internetten görüntülü konuştu Ali İsmail’le.
Akşam, saat 22.00 gibi yine aradı ağabeyini, “Sokaklarda polisler yakalarsa öğrencileri dövüyormuş” dedi.
Ağabeyi, “İnanmayın söylentilere, neden yapsınlar, sakin olun” diye sakinleştirdi.
2 Haziran’ı 3 Haziran’a bağlayan o gece, annesinden tokat bile yememiş Ali İsmail için bütün yeryüzü şiddetti.
Gece 2 gibi ağabeyini aradı kuzenleri.
Eskişehir Sanayi Sokak’ta defalarca çelmelemişlerdi Ali İsmail’i.
Defalarca dövmüşler, yetmemiş yerdeyken kafasını tekmelemişlerdi.
Polisten o dayağı yedikten sonra gittiği hastanede, korkudan “Düştüm” demişti.
Ertesi gün boyunca sürekli aradı ağabeyi, her telefon açtığında uyuyordu.
Nihayet bir telefona çıktığında, karakoldan çağırıldığını söyledi. “Polise, solis, masaya sama” diyordu, dili dönmüyordu.
Korktu ağabeyi.
O halde ifade verdi Ali İsmail, sonra hastaneye gitti. Sonra ameliyat edildi, sonra 38 günlük derin bir uykuya geçti.
Ve sonra heykeli dikildi, serçelere su verdi.
***
Bu ifadeler Resmi Gazete’de yer alan Anayasa Mahkemesi kararlarından:
Süleyman Deveci, resmi evrakta sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından mahkumiyetinin infazı için 26 Haziran 2006’da Şanlıurfa E Tipi Cezaevi’ne gönderildi.
28 Haziran’da sakalını kesmesi için uyaran infaz koruma memurlarına, yönetmelikte böyle bir hüküm bulunmadığını söyledi.
Gardiyanlar sertti.
“Burada kanun, kitap biziz” diyerek Deveci’yi önce koridorda darp etti.
Deveci yerlerde sürüklendi, tekmelendi, saçı ve sakalı yolundu, tek başına loş bir odaya gönderildi.
“Olası hatalarımdan dolayı özür dilerim” ifadesinin yer aldığı bir mektup yazması ve imzalaması karşılığında koğuşa dönmesine izin verildi.
Ertesi gün kulağından kan gelmesi üzerine hastaneye sevk edildi.
Gitmeden önce “Düştüm” demesi için yine darp edildi.
Döndüğünde müdür, “Rahatsızlıklarım cezaevine girmeden önce vardı” diye dilekçe yazmasını istedi.
Başka cezaevine sevk edilince dava açılabildi.
Bir gardiyanın cezasının ertelenmesine, diğerinin beraatine karar verildi.
Kalanlar için dava açılmasına bile gerek görülmedi.
Raporlarla kanıtlanan işkence için Anayasa Mahkemesi, tam 10 yıl sonra karar verdi ve cezasızlığın giderilmesini istedi.
Bir başka Resmi Gazete kararı:
Yaşar Durmuş, 1993’te askerliğini yaparken bir gün askeri bölgedeki bir ağaçta asılı bulundu.
İddiaya göre, bulunduğunda üzerine PKK propagandasının yapıldığı bir bez iliştirilmişti.
İstanbul Maltepe’de hem de askeri bölgede PKK eylemi aileye inandırıcı gelmedi.
Şüphelenilen isimler savcılığa bildirildi.
Dosya, 2013’te zaman aşımı gerekçesiyle kapatıldı.
Sonra Anayasa Mahkemesi’nin önüne geldi.
Mahkeme, tazminata hükmetti.
Savcılık bildirilen isimlerin ifadesini bile almamış, savcı olay yerine bile gitmemişti.
Kanıtlara bir kez bile bakılmamış, son ana kadar da bir şey yapılmadan beklenmişti.
Açın bakın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına.
Yürütülmemiş soruşturmalar, gizlilik kararıyla yıllarca bekletilen dosyalar, yakılmış köyler, öldürülmüş insanlar göreceksiniz.
Verilen isimlerin ifadesinin bile alınmadığını, bir zahmet açılmış ve yıllara yayılmış soruşturmaların itinayla kapatıldığını göreceksiniz.
Önce faillerin isimlerinin bulunamadığını, isimler bulunursa ifadelerinin yıllar sonra alındığını, o ifadelerin başka kanıt olmadığı gerekçesiyle öylece dosyada tutulduğunu, başka kanıtların hiç aranmadığını göreceksiniz.
Görülmediğinde, sadece birileri anlattığında gizlemek kolaydı, peki şimdi bunca kamera, bunca görüntü, bunca fotoğraf varken ne diyeceksiniz?
***
Hakikat orada, itinayla yok edilmeye çalışılan kamera kayıtlarında duruyor.
Gencecik bir çocuk bir sokağa giriyor ve orada dövülerek öldürülüyor.
Bu kadar net, bu kadar basit.
Ali İsmail’in o sokağa girmesinin üzerinden 2 yıl 8 ay geçti.
Dosyası nakledildi, mahkeme herkesi dinleyip bin tane gerekçeyle “indirimli” karar verdi.
Şimdi Yargıtay, mahkemenin o işlemlerini eksik bularak, kararı o indirimlere bile bakmaksızın bozdu.
Yeniden görülecek dava.
Herkesin izlediği ve cezası bunca zamandır verilemeyen bir cinayet kameralarda.
Orada binlerce mağdur, orada sadece bir karar bekleyen binlerce kan kokan dosya.
Ve sadece ezberler, sloganlarla yeni dosyaların eklenmesini izleyenler, kan donduran bir sıradanlıkla.
Tunca Bengin
İsrail teröründe neredesiniz?
23 Aralık 2024
Abdullah Karakuş
‘Benim teröristim iyi’ çıkmazı
23 Aralık 2024
Hakkı Öcal
Suriye’de barışı önlemenin yolu: YPG’yi korumak
23 Aralık 2024
Eren Aka
Belediyelerin borç tartışması bitmiyor!
23 Aralık 2024
R.Hakan Kırkoğlu
2025 size ne getirecek? Yengeç | Jüpiter ile şans ve bolluk sizinle olacak
23 Aralık 2024