Çok iyi ev dağınıklığı yaratırım ben. Prenses’le Mine de bu konuda tam destek. Tüyleri, etrafa saçtıkları oyuncaklarıyla bir haftada el birliğiyle evin altını üstüne getiriyoruz. Asıl sorun dağınıklık sevmemem. Evim dağınıksa ben de öyleyim. Neyse ki Fatma Hanım var. Uzun yıllardır evin temizliği hatta çekip çevirilmesi konusunda bana yardımcı oluyor. Tanıdığım en kudretli kadınlardan biri. Sevgisi, şefkati tarifsiz. Eksiği gediği en iyi o bilir. Gereksiz alışverişe izin vermez. Ayrıca lezzet akan elleri var. Portakallı kerevizini üç öğün yiyebilirim. On beş yıla yaklaşan tanışıklığımız artık bir kardeşlik ilişkisine evrildi.
Tanıştığımız günlerde oğlunu evlendirecekti. Bütün organizasyonu o programladı. Güzel bir düğün yaptı. Bir yıl sonra Zehra dünyaya geldi. Fatma Hanım’a her şey çok yakışır, babaannelik de yakıştı. Zehra iki yaşına geldiğinde, bir aydan önce iyileşemediği hastalık süreçleri başladı. Dört yaşında kalbinin delik olduğu öğrenildi. Anne ve babasının verdiği mücadelede yanlarında madden ve manen dimdik durdu Fatma Hanım.
Başarılı bir ameliyatla sağlığına kavuştu Zehra. Altı yaşında okula başladı. Bir-iki ay içinde okumayı söküp, kendini kitaplara verdi. Bunu öğrenince, yayınevlerinden bana gelen çocuk kitaplarını inceledikten sonra, bir kısmını köy okullarına gönderip bir kısmını da Zehra’ya yolladım Fatma Hanım’la. Ne göndersem büyük bir merakla okuyup, konusunu ailesiyle ve tabii babaannesiyle paylaşıyordu. Birkaç hafta benden kitap gelmeyince sabırsızlanıyor, ne zaman yeni kitaplar gelecek diye soruyordu Fatma Hanım’a. Öyle bir okuma iştahı vardı ki annesinin ve babasının aldığı kitaplar, benim yolladıklarım, hiçbiri yetmiyordu.
Zehra şimdi dokuz yaşında. Bu hafta tanıştık. Bana geldi babaannesiyle. Epeydir uğrayıp kedilerle oynamak istiyordu, ben de onunla tanışmak… İki saate yakın sohbet ettik Zehra’yla. Kendisine hayran kaldım. Öncelikle mükemmel Türkçesi dikkatimi çekti. Her bir kelimeyi hakkını vererek telaffuz etmesi. Doğru ve duru tonlamaları. İfadesinin gücü. Zengin kelime dağarcığı. Hiçbir harfi yutmadan, sesini ustalıkla kullanışı. Dili renklendiren mizah duygusu. Dinlerken gözümü alamadığım edası, mimikleri… Macera kitaplarını çok sevdiğini söyledi. Kitabın akıcı olmasını önemsediğini. Beğendiği kitabı ikinci üçüncü kez okumaktan hoşlandığını. Şiirle arasının iyi olduğunu, öğretmeninin onun şiir okuyuşunu çok beğendiğini.
Okumanın gücü
Bana bir de hediye getirmiş. Aslında niyeti kalem almakmış ama kimse onu kırtasiyeye götürmemiş. “Kalem almaktansa ona özel bir şey hazırlasan daha anlamlı olur” deyince babası, kâğıtlarını, kalemlerini dökmüş ortaya. İlk kâğıda “Kitaplar için çok teşekkürler” yazmış. Bir diğer kâğıda “Minik bir hediye” notuyla üç mor kalp yapmış. Diğerinde tek başına bir kırmızı kalp var. Bunların hepsini özenle paketlemiş. Son paketten de rengârenk bir kuş dövmesi çıktı. Koluma yapıştırabileceğim. Sonra hepsini tek bir pakette toplamış. Her birinde büyük emek, sevgi ve zarafet var. Hiç düşünmeden büyük bir içtenlikle söyleyebilirim ki Zehra’nın hazırladığı hayatta aldığım en güzel hediyeydi. Doğumunu bildiğim o çocuğunun kitaplarla ilişkisini uzaktan da olsa izlemek, anlam duygumun en temel bileşenlerinden biri olan kitapların bir çocuğu nasıl geliştirdiğini görmek, sunduğum minik katkı için bu kadar incelikli bir hediye almak ömrüme ömür kattı. Hiç hilafsız.
Daha altı aylıkken annesi Vildan, Zehra’ya kitap okumaya başlamış. Okumayı öğrenince, annesinin ona okuduklarını bu defa kendisi okumuş. Kurduğu ve her şeyiyle ilgilendiği bir kitaplığı var. Kitap okurken, her ikisi de sigortacılık sektöründe çalışan anne ve babasına, “Siz de bir kitap alın, gelin birlikte okuyalım” diyormuş. Akşamları birkaç sayfa okumadan yatmıyormuş. Gerçek ve gerçek dışı arasındaki farkı kitaplardan yola çıkarak öğretmiş annesi. Okulda çocukların birbirini korkutmak için uydurduğu hayaletlere, vampirlere inanmıyor. “Prens olan kurbağayı hatırla, kurbağadan prens olur mu?” örneğiyle açıklamış bunu annesi. Aynı zamanda iyi bir hikâye anlatıcısı Zehra. Hayal gücünün ve okuduklarının yardımıyla hemen bir hikâye kurgulayıp kafasında, tatlı tatlı anlatabiliyor. Tartışmalı zeminlerde hiç zorluk çekmeden fikirlerini söyleyebiliyor. Çekirdek ailesinin içinde gayet mutlu bir çocuk o. Yeni doğan ve sahnesini çalmaya çalışan kardeşinden biraz dertli ama dedeleri, babaannesi, anneannesi, halası ve onu seven geniş ailesiyle bir sevgi ortamının içinde büyüyor. Kitapları da çok sevdiği için okuyor, canı sıkılmasın ya da bir sorununu unutsun, yalnızlıktan kaçsın diye değil.
Zehra sayesinde kitap okumanın gücüne bir kez daha inandım. Kulağında annesinin masallarıyla büyüyen çocukların okumayla sağlam ilişkiler kurabileceğine yeniden şahit oldum. Tablet çocuğuyla kitap çocuğu arasındaki dramatik farkı gördüm. Çocuğun kişiliğini örgütlerken okuduğu kitapların ne kadar önemli olduğunu. “Kitap en iyi arkadaştır” formülünün hâlâ çalıştığını.
İnanıyorum ki, Zehra gibi çocuklar dönüştürecek dünyayı. Zehra gibi jimnastik de yapan, keman da çalan, zamanı geldiğinde yapay zekâyı ve olası rakiplerini insanlığın faydası için kullanabilecek eğlenceli, oyun kurucu ve vicdanlı çocuklar.
Geleceğe yatırım mı yapmak istiyorsunuz? Her fırsatta bir çocuğa kitap hediye edin.
Son olarak… Hayatıma kattıklarınız ve beni Zehra’yla tanıştırdığınız için teşekkür ederim Fatma Hanım.
İyi pazarlar…