Türkiye, “sivil bir anayasa yapamayacak mıyız?” iddiasıyla yola çıktı.
2011 seçimlerinden hemen sonra Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in öncülüğünde kapsamlı bir çalışma başlatıldı. Meclis’teki dört siyasi partinin oluşturduğu Anayasa Uzlaşma Komisyonu, 29 sivil toplum kuruluşu ile birlikte ülkenin dört bir tarafını gezerek, halkın katıldığı toplantılar düzenledi, talepleri topladı, eğilimleri belirledi.
Çiçek’in öncülüğünde başlatılan ve geniş toplum kesimlerini temsil eden sivil toplum kuruluşlarının da desteklediği bu süreç tüm kamuoyunda, “yeni sivil bir anayasa” yapılacağı beklentisini artırdı.
Avrupa Birliği’ne tam üye olmak üzere müzakere yürüten bir ülke olarak Türkiye’nin de artık darbe anayasaları dönemini kapatacağı çağdaş, evrensel normlara uygun bir sivil anayasaya sahip olması gerektiği yönünde hem siyasal hem de toplumsal bir mutabakat sağlandı.
Ancak çalışmalar ilerledikçe Türk siyasetindeki en önemli sorun yeniden baş gösterdi.
Her siyasi parti, yeni anayasayı kendi gözüyle gördüğü için çok temel konularda bir uzlaşma ortaya çıkmadığı gibi partilerin ayrı yönlere doğru yöneldikleri de anlaşıldı.
Sistem tartışması
Kamuoyuna vaat edilen sürenin gerisinde kalınmasına rağmen siyasi partiler arasında henüz sistem konusunda bir uzlaşma olmadığı da görüldü. İktidar partisi AKP, komisyonda bir uzlaşma ortamı olmadığı halde başkanlık sistemini teklif olarak gündeme getirdi.
Muhalefet partileri ise parlamenter sistemin devam ettirilmesi yönünde görüş açıklayarak, karşı pozisyon aldılar.
Türkiye’nin değişiklikler ile yamalı bohçaya dönüşmüş anayasadan kurtulup yeni bir sivil anayasa yapmasının ilk koşulu bile henüz ortalıkta görünmüyor.
Uygulanacak rejim hakkında görüş birliğine varamamış bir uzlaşma komisyonundan ortak bir metin beklemek giderek bir hayale dönüşüyor.
Temel sorunlar
Henüz başkanlık mı parlamenter sistem mi konusunda bile görüş birliği sağlamamış olan siyasi partilerin anayasayı Türkiye’nin temel sorunlarının çözümüne ortam sağlayacak bir biçimde metne dönüştürmeleri çok zor görünüyor. Yasama ve yürütme organı konusunda olduğu gibi vatandaşlık tanımı konusunda da bir uzlaşma söz konusu değil.
Bu madde de bile kendini hissettiren Kürt sorununa yaklaşım farkları, uzlaşmanın uzakta olduğunu gösteriyor.
Aynı zamanda Uzlaşma Komisyonu Başkanı da olan TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Meclis TV’de soruları yanıtlarken, bu tabloya rağmen yeni anayasanın Meclis’in en öncelikli ve en önemli konusu olduğunu kaydetti. 4 siyasi partinin kamuoyuna sözü olduğunu vurgulayan Çiçek, dokunulmazlıklardan tutuklu milletvekillerine kadar birçok sorunun da mevcut anayasadan kaynaklandığına işaret etti.
Çiçek’in bu anımsatmaları yapması da “yeni anayasayı yapamama” kaygısından kaynaklanıyor.
Çiçek, bu kaygıyı, “Bir an evvel bu anayasayı tamamlamamız icap ediyor. Aksi takdirde, zaman aleyhimizde işler. Çünkü 2013’ün belli bir tarihinden itibaren zaten Türkiye daha sonra yapılacak seçimlerle ilgili başka konulara yoğunlaşacaktır” sözleriyle ifade ediyor.
2013’te mümkün mü?
Anayasa Uzlaşma Komisyonu bünyesindeki alt komisyon, bugüne kadar, partilerin üzerinde uzlaşamadığı maddeleri atlayarak çalışmalarını sürdürdü. Üzerinde uzlaşılan metinlerin büyük bölümü de zaten mevcut anayasada da bulunan hükümler. Partilerin üzerinde kolay kolay ortak bir görüşe varamayacakları, başkanlık sistemi, vatandaşlık tanımı gibi birçok konu “sonraya” bırakıldı.
Başbakan’ın “2013 başına kadar bitsin”, muhalefetin, “Daha çok var” görüşleri de ortadayken, bu tablodan yeni bir anayasanın çıkması çok güç gözüküyor. Eğer partiler bu eşiği aşamazsa, daha uzun süre, Çiçek’in deyimiyle, “Dengeleri bozuk, öncelikleri büyük ölçüde güncelleşmemiş ve felsefesi çağımızın gereklerine uymayan anayasa ile” Türkiye yoluna devam edecek.