Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Şırnak Uludere’de 34 köylünün, terörist sanılarak savaş uçaklarının bombardımanı sonucu yaşamlarını yitirmeleriyle sonuçlanan facianın üzerinden bir yıl geçti. Yarın, bütün Türkiye’yi üzen olayın birinci yıldönümü.
Bir yıl geride kalırken, kamuoyunun en büyük rahatsızlığı, idari ya da adli yönden başlatılan soruşturmaların hâlâ bir sonuca ulaştırılamamış olması. Soruşturmaların sonlandırılmaması, kamuoyunda, olayın üzerinin örtüleceği, unutturularak, sorumluların yargıdan kaçırılacağı endişelerine yol açıyor.

Psikolojik baskı
Peki Uludere’de, kaçakçılık yapan ve katırlarıyla kaçağa giden köylülerin terörist sanılarak bombalanmasının sebebi neydi?
Bugüne kadar kamuoyuna yansıyan ve edindiğimiz bilgilerden, vahim olayın iki ana gerekçesi olduğu anlaşılıyor.
Bunlardan ilki Hantepe olayının Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinde yarattığı baskı.
2010’da 11 şehidin verildiği Hantepe baskınından sonra, Heronların terör örgütünün saldırısı öncesinde teröristleri görüntülediği ancak kaçakçı ya da çoban sanılarak müdahale edilmediği haberleri, askerlerin ölümüne göz yumulduğu yönündeki ağır eleştiriler, komutanların üzerinde büyük psikolojik baskı yarattı.
Uludere olayında da bu psikolojik baskının etkisi açıkça görülüyor.
Hantepe’den sonra yapılan “Hemen niye vurmadın?” baskısının, Uludere’de kendisini “emin olmadan harekete geçme” şeklinde gösterdiği anlaşılıyor.

İstihbarat yanılgısı
Uludere’de, köylülerin terörist sanılarak vurulmasının altında yatan diğer bir neden; istihbarat yanılgısı.
İçişleri Bakanlığı’nın TBMM’ye gönderdiği raporlardan, aralık ayı içerisinde, güvenlik güçlerine bölgedeki PKK varlığına ilişkin birçok istihbarat verildiği anlaşılıyor. Özellikle PKK’nın üst düzey isimlerinden Bahoz Erdal’ın da Uludere’den Türkiye’ye giriş yapacak terörist grup içerisinde olduğuna yönelik istihbaratların önemli bir heyecan yarattığı da görülüyor.
PKK’nın en önemli isimlerinden birisinin de bulunduğu grubu etkisiz hale getirme isteğinin yetkili komutanları, “hata yaparsak” psikolojik baskısının da etkisiyle acele hareket etme yanılgısına düşürdüğü seziliyor.

Sorumlular saptanmalı
Uludere’de yaşananların bütünüyle aydınlatılması, neyin neden geliştiğinin açıklıkla ortaya konulması, benzer trajedilerin bir daha yaşanmaması açısından da önemli.
Ancak 1 yıllık süreçte, askerin sıkı karar alma hiyerarşisi ve yetkili isimler de bilinmesine rağmen soruşturmaların sonlandırılmaması, kamuoyunda bugün halen ilk günkü tepkinin sürüyor olmasının en büyük nedeni.
Soruşturmanın uzamasının gerekçelerinden birisi olarak yaşamını yitirenlerin “sivil mi terör örgütü üyesi mi” olduğunun araştırılması gösteriliyor. Yaşamını yitirenlerin aynı köyden, akraba olan kişiler olması ayrıca ölenler arasında çok sayıda çocuğun bulunması böyle bir araştırmanın uzamasının nedeni olarak akla ve vicdana pek sığmıyor. Terör örgütünün baskısı ve kaçakçılıkta etkisi olduğu zaten bir sır değil. Bu durum, yaşanan facianın acısını hafifletmediği gibi sorumluluğunu da ortadan kaldırmıyor.
Bu aşamada yapılması gereken, Uludere’de o gece yaşananların ne olduğunu açıklıkla ortaya koymak, adli ve idari soruşturmaları bitirerek, bunları somut sonuçlara bağlamak. Ve bölgede devlete karşı güveni çok ciddi şekilde sarsan bu olay nedeniyle özür dilemekten kaçınmamak.