Fransa tahmin edildiği gibi Ermeni soykırımı iddiasını inkâr etmeyi suç sayan yasayı meclisinden geçirdi. Tasarının yasalaşması için oy kullanan parlamenter sayısı dikkate alındığında komik bir durum ortaya çıkıyor.
Yasa 50 küsur milletvekilinin katıldığı bir oturumda 44 oyla geçti. Tasarının Sarkozy’nin olduğu bilindiği halde Fransa hükümeti de aslında meclisi de açıkça sahiplenemedi.
Fransa açısından, “mahcubiyeti” ortaya koyan bir durum.
Türkiye, Fransa’nın yasayı senatodan geçirmesine engel olmak veya geçse bile etkisiz kılmak için neler yapabilir?
Hukuki yollar
En deneyimli diplomatlarımızdan CHP eski milletvekili Şükrü Elekdağ, Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili olarak uzun yıllar çalışmış devlet adamlarımızdan biri.
Milletvekilliği süresince Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e, CHP eski lideri Deniz Baykal’a politika oluşturulmasında yardımcı olmuş birisi.
Elekdağ’a göre Türkiye, Ermeni soykırımı iddiasını kabul eden ve aksi görüş beyan edenleri cezalandıran yasalara karşı kullanabileceği etkin, hukuki ve ekonomik araçlara sahip. Elekdağ, hukuki durumu ve Türkiye’nin yapabileceklerini soykırım iddiasını da çürüterek şöyle ifade ediyor:
1- Soykırım gelişigüzel kullanılacak bir sözcük olmayıp uluslararası bir suçtur ve uluslararası bir hukuk enstrümanıyla kodifiye edilmiştir. Bu enstrüman, 1948’de Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda kabul edilen, “Birleşmiş Milletler Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi”dir. BM Soykırım Sözleşmesi’nin 2. maddesi suçu tanımlamış ve suçun mevcut olması için kanıtlanması gerekli olan maddi ve manevi unsurları belirlemiştir. Bir zanlının soykırım suçu ile suçlanabilmesi için yetkili ceza organınca suçun maddi ve manevi unsurlarının mevcudiyetinin kanıtlanması gerekir.
2- Soykırım suçunu diğer kitlesel öldürme fiillerinden ayıran husus, eylemin hedef alınan belirli bir grubu yok etmek özel kastıyla işlenmesidir. Özel kasıt soykırım eyleminin saptanmasında kilit nitelik taşır. Hedef alınacak grup; ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir gruptur.
3- Soykırım suçunun mevcut olabilmesi için BM Soykırım Sözleşmesi’nde belirtilen yetkili mahkemeler tarafından saptanması ve hükme bağlanması gerekir. Yetkili mahkemeler, suçun işlendiği ülkenin ceza mahkemesi, Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Uluslararası Adalet Divanı’dır. Uluslararası uygulamada belirttiğimiz son iki uluslararası mahkeme yetkili mahkeme olarak kabul edilmiştir.
4- Bugüne kadar yetkili bir uluslararası mahkeme kararı olmadan hiçbir zanlı soykırımla veya insanlığa karşı suçla suçlanmamıştır. Esasen hukukun temel ilkesi olan masumiyet karinesi, BM Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’nin 11. maddesinde de yer almıştır. Bildiriye göre, bir suçla itham edilen bir kimsenin açık yargılama ile kanunen suçlu olduğu saptanmadıkça masum sayılır.
Fransa’nın ihlali
5- Fransız Parlamentosu’nun 2001’de, “Fransa Ermeni soykırımını alenen tanır” şeklinde bir maddelik yasa geçirdiği anımsanacaktır. Bu yasa, BM Soykırım Sözleşmesi’ni iki açıdan ihlal etmektedir.
a) Yetkili hukuki merciler tarafından cezai sorumluluk tahkikatı yapılarak soykırım suçunun kurucu unsurları saptanmamış ise soykırım isnadının hiçbir geçerliliği yoktur.
b) Soykırım eyleminin mevcudiyeti, ancak BM Soykırım Sözleşmesi’nde öngörülen yetkili mahkemelerin kararıyla saptanabilir.
Ankara ne yapabilir?
6- Bu durumda Türkiye, BM Soykırım Sözleşmesi’nin 9. maddesi uyarınca Uluslararası Adalet Divanı’na başvurarak şu iki sorunun yanıtlanmasını isteyebilir.
a) BM Soykırım Sözleşmesi hükümleri ışığında Fransız Parlamentosu’nun 1915 olaylarının soykırım olduğuna karar verme yetkisi var mıdır?
b) BM Sözleşmesi’nin soykırımı tanımlayan 2. maddesi ışığında 1915 olayları soykırım olarak nitelenebilir mi?
7- Fransa’ya dava açarken Türkiye’nin almayı beklediği sonuçlar şunlardır:
Birincisi, Fransız Parlamentosu’nun soykırım kararı almaya yetkili olmadığının ve aldığı kararın geçersiz olduğunun hükme bağlanması,
İkincisi, Uluslararası Adalet Divanı’nın kanunilik ilkesi ışığında 1915 olaylarına bakamayacağı açıklamasıdır.
Yumuşak güç
Elekdağ, Fransa’da etkili olan Ermeni lobisinin arkasında Ermenistan devletinin bulunduğuna dikkati çekerek Türkiye’nin ekonomik yöntemlerle Ermenistan’ı etkileyebileceğini de savunuyor. Türkiye’nin yumuşak güçle etkisi altına alacağı Ermenistan’ın Fransa’daki Ermeni lobisini etkili biçimde desteklemekten vazgeçmeye zorlanabileceğini düşünüyor. Ermenistan bakımından ekonomik anlamda bir nefes borusu işlevi gören Türkiye’nin, bu avantajını kullanması gerektiğine inanıyor. Nitekim, Ermenistan’la geliştirilen ilişkiler sonucunda iki ülke arasında protokollerin hazırlanmasına bu yöntemin büyük katkı verdiğini anımsatıyor. Ancak Sarkisyan yönetiminin daha sonradan tavır değiştirmesiyle bu protokollerin etkisiz kaldığını belirtiyor. Ayrıca hazırlanma sürecinde Azerbaycan’ın küstürülmüş olmasına da dikkati çekiyor.
Elekdağ, her şeye rağmen Türkiye’nin yeniden yumuşak gücünü devreye sokarak Ermenistan’ı ve dolayısıyla Ermeni lobisini baskılayabileceğini düşünüyor.