Türk halkı ile Libya halkı arasındaki ilişkiler tarihi ve kültürel bir dostluğa dayanır. Libya’da en çok yatırımı olan ülkenin Türkiye olması bu ülkeye giden işadamları ve işçilerimizin sıcak karşılanmasının en önemli nedeni budur. Hangi yönetim olursa olsun halklar arasındaki ilişkiler her zaman sıcak ve dostane olmuştur.
Batı tarafından yıllarca petrol uğruna desteklenen ve kendini yarı Tanrı zanneden Kaddafi’nin ülkesini sürüklediği savaş ortamında Türkiye, NATO üyeliğinden doğan yetkileri dahil olmak üzere tüm ağırlığını barışın bir an önce kurulması, korunması ve insani yardım yönünde koymalıdır.
Vurucu katkı vermemeli
Libya’ya yapılan askeri müdahale bugün yarın NATO şemsiyesine alınsa bile Türkiye, bu müdahaleye vurucu güç katkısında bulunmamalı.
Hangi taraftan olursa olsun Libya’da can kaybına yol açacak harekâta Türkiye katılmamalı.
Türkiye’nin avantajı
Türkiye’nin Libya halkı nezdindeki itibarının, bir an önce barışa ulaşılması, insani yardım organizasyonunu yürütmesi için kullanılması gerekiyor. Libya halkının en fazla güveneceği ülke Afganistan’da örneği görüldüğü gibi yine Türkiye olacaktır.
Askeri müdahaleden sonra ABD, İngiltere ve Avusturya’nın Libya’daki elçiliklerinin görevlerini Türk büyükelçiliğinin üstlenmiş olması da Ankara’nın Libya’daki itibarının bir göstergesidir.
Bu şartlar altında Türkiye gücünü Kaddafi’nin savaşı daha da büyütmeden çekilmesini ve Libya halkının can güvenliğinin sağlanması yönünde kullanmalıdır. Diplomatik kanalları bu amaç için zorlamalıdır.
Ankara’nın koşulları
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin NATO nezdinde öne sürdüğü ve süreceği koşullara ilişkin açıklaması Ankara’nın alacağı tutumun çerçevesini de ortaya koydu.
Ankara, Libya’nın Libyalılara bırakılmasını ve kargaşayı vesile ederek işgal edilmemesine dikkat çekiyor. Bu doğru bir yaklaşımdır. Batılı ülkelerin bir paylaşım anlayışı içinde Libya’yı yıllarca sürecek bir plan içinde işgal etmelerine Ankara karşı durmalıdır.
Libya’ya yapılan müdahalenin amacı petrol değil, insan olmalıdır. Libya halkını diktatörlük yerine kendi iradesine dayalı bir demokratik denetime kavuşturmak temel hedef olarak alınmalıdır. Libya halkının yaşadığı sorun, Tunus ve Mısır’da da örnekleri görüldüğü gibi demokrasi ve özgürlüğe ulaşabilme sorunudur. Libya petrolü uğruna yıllarca bu ülkede ve benzeri diğer ülkelerde diktatörleri destekleyip güçlendiren Batılı ülkelerin, “Demokrasi getiriyoruz” diyerek, Libya’yı işgal etmelerine, petrol ve doğalgaz kaynaklarını paylaşarak kontrol etmelerine Libya halkı da izin vermemelidir. Türkiye de bu çizgide durmalıdır.
Irak örneği
Ankara, Irak örneğini unutmamalıdır. ABD ve İngiltere’nin demokrasi getiriyoruz diyerek Irak’ı işgal etmelerinin sonuçları ve yüz binlerce cana mal olan faturası ortadadır. Irak’ı bölen can güvenliğini sağlayamayan petrol kaynaklarını ve akışını kontrol etmek uğruna Irak halkını insanlık dışı muamelelere, şiddet eylemlerine ve daha fazla sefalete sürükleyen müdahale gözden uzak tutulmamalı ve Libya halkı aynı kadere terk edilmemelidir.
Ankara, bütün bunları gözeterek NATO’daki hak ve yetkilerini, hangi taraftan olursa olsun tüm Libya halkının korunması için kullanmalıdır.