Kapatılan DTP’nin eski Genel Başkanı Ahmet Türk, milletvekillerinin Meclis’te kalacaklarını ve BDP’ye geçeceklerini açıkladı. Böylece sine-i millet kararından vazgeçtiklerini de ilan etmiş oldu. Türk, tabanımız böyle istiyor dedi ama asıl faktörün Öcalan’dan gelen talimat olduğunu da duyurdu.
Türk’ün bu açıklamasıyla bilinen birçok gerçek canlı yayında kamuoyuna duyurulmuş oldu. Bu gerçeklere bakalım:
Öcalan’ın dediği olur
Türk, BDP-PKK cephesinde gerçek liderin Öcalan olduğunu ve onun sözünden çıkmayacaklarını ilan etti. Bu zaten bilinen ve açıkça ifade edilmeyen bir gerçekti. DTP’nin kapatılmasından sonra bu cephede yaşananlar “tek karar vericinin Öcalan olduğunu” bir kez daha gösterdi. Eski DTP veya yeni BDP veya Kandil’in bir hükmünün olmadığı, dağın da siyasi partinin de Öcalan’a bağlı olduğu anlaşıldı.
Baykal’ın tezi
Türk’ün açıklaması CHP lideri Deniz Baykal’ın tezini de doğruladı. Baykal, açılım sürecinin başından beri, “DTP veya Kandil’le pazarlık etmek İmralı ile pazarlık etmektir, fark yoktur” diyordu. Son gelişmeler, Baykal’ın bu değerlendirmesini kanıtlamış oldu.
Öcalan istemedikçe
Öcalan istemedikçe, açılımın bugünkü Kürt cephesine adım attırmanın mümkün olmadığı artık tartışma götürmez bir gerçek olarak ortaya çıktı. Bu halde, hükümetin eski DTP yeni BDP ile uzlaşma arayışının kulağı tersten göstermekten öte bir anlam taşımayacağı da anlaşıldı.
İmralı’nın konumu
Ortaya çıkan bir diğer gerçek de Abdullah Öcalan’ın yakalandığı 1999 yılından bu yana geçen süre içinde hem terör örgütünü hem de bu çizgideki siyasi partileri yöneten bir lider konumuna geldiğiydi. Ağırlaştırılmış ömür boyu hapse mahkûm Öcalan, terör örgütü liderliğinin yanı sıra gelişmelere yön veren bir “siyasi lider” haline getirilmiş oldu. Öcalan, Bekaa’da veya Şam’dayken bu kadar etkili değildi.
Öcalan, İmralı’da öyle bir konuma geldi ki, her şikâyeti hükümeti anında harekete geçiriyor. Sağlığıyla ilgili bir şikâyette bulunduğunda, eylemler başlıyor. “Pencerem uygun değil” derse uygun hale getiriliyor. “Havalandırma süresi az” derse iki katına çıkarılıyor. Hükümet, koşullarının iyi olduğu konusunda sürekli kamuoyuna kanıt sunmak zorunda kalıyor. “Yerim dar” dediğinde Türkiye’de kıyamet kopuyor.
Açılımın koşulları
Hükümetin yürütmekte ısrarlı olacağını vurguladığı açılım sürecinde Öcalan gücünü gösterdi. Hükümete, “Kendinizi kandırmayın, muhatabınız benim” mesajını verdi ve bunu kanıtladı.
Şimdi hükümetin bir karar vermesi gerekiyor: Açılımı Öcalan’la bir uzlaşmaya vararak mı sürdürecek, yoksa, onu hiç dikkate almadan kendi başına mı yürüyecek?
Öcalan ve terör örgütüyle, partisinin oluşturduğu cephede bir değişiklik yok, olmayacağı da anlaşıldı. BDP de kapatılan DTP gibi Öcalan’a bakarak politika yapacak. Her fırsatta onu adres gösterecek. PKK da aynı yolu izleyecek. Talimat aldıklarında, işlerine geldiklerinde terör eylemi yapmaya devam edecek.
Silahları bırakmayacak.
CHP ve MHP cephesinde de bir değişiklik beklemek gerçekçi olmayacaktır. Açılım sürecinde hükümete destek vermeleri, uzlaşmalarının mümkün olmadığı anlaşılmıştır.
Bu koşullarda hükümetin kararı belirleyici olacak. Açılım Öcalan’lı mı devam edecek, Öcalan’sız mı?