Sovyetler Birliği yıkılıp da Orta Asya’da bağımsızlığına kavuşan Türk cumhuriyetleri, Balkanlar’da Türk unsurları ortaya çıkınca gözler Türkiye’ye çevrilmişti.
Türkiye’nin gözü de Orta Asya ve Balkanlar’a...
Atla terk edilen yerlere uçakla, zorla göç edilen yerlere davetle gidip gelmeye başladı Türkiye...
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne” diye tarif ettiği bu büyük coğrafyada ortaya çıkan sorunlara koşmaya çalışırken, bu durumu şöyle özetlerdi:
“Tarih paçamızdan çekiştiriyor. Kayıtsız kalamayız.”
Ortadoğu’da benzer süreç
1990’ların başlarında Orta Asya ve Balkanlar’da karşılaştığımız “paçadan çekiştirme” halini şimdi Ortadoğu coğrafyasında yaşıyoruz.
Arap Baharı sürecinin başlamasından bu yana yıkılan Arap rejimleri, tıpkı Sovyetler’in yıkılmasından sonraki döneme benzer şekilde Türkiye’nin kayıtsız kalamayacağı sorunları da açığa çıkarmış oldu.
Bunların en sıcak olanı Suriye’deki olayların ortaya çıkardığı Türkmenler gerçeği.
İstanbul’da dün TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun katıldığı toplantıda Suriye Türkmenleriyle devlet buluşmuş oldu. Keza, Suriye Türkmenlerinden bir heyeti Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da kabul etti, sorunlarını dinledi.
Suriye’nin yaşadığı kaostan en fazla etkilenenlerin başında Suriye Türkmenleri geliyor.
Yaşadıkları bölge savaş alanına dönmüş durumda...
Yaşamlarını yitirenlerin sayısı her geçen gün artıyor; çoğu, yerlerini yurtlarını terk etmek zorunda kaldı.
Türkiye, mümkün olduğunca Türkmen göçmenleri barındırmaya, yaşamlarını kolaylaştırmaya çalışıyor.
Kuşkusuz bütün bu destek, Suriye’den kaçan Türkmenlerin can güvenliğini sağlamak ve yaşamlarını idame ettirmeleriyle sınırlı.
Elbette bu çözüm geçici...
Asıl sorun, Türkmenlerin Suriye’deki yerlerinde yurtlarında yeniden güven içinde yaşayabilmeleri...
Bunu sağlamanın ilk koşulu ise Suriye Türkmenlerinin, yeni Suriye’nin inşasında söz ve karar sahibi olmalarının sağlanması...
Gelecekleri, ancak bu yolla güvence altına alınabilir.
Anadolu’dan önce
“Tarih paçamızdan çekiştiriyor” sözü yıllarca kapalı, otoriter rejimlerin baskıları altında yaşamış Türkmenlerin Anadolu’ya, Türkiye’ye kendilerini hatırlatmaları anlamına geliyor. Tabii Türkiye’nin de onları hatırlaması anlamına da...
Bu tarihi gerçek, kuşkusuz Türkiye’ye sorumluluk da yüklüyor.
Suriye Türkmenlerinin tarihiyle ilgili çalışma yapan Atatürk Üniversitesi Araştırma Görevlisi Cemil Doğaç İpek’in makalesinde hatırlattığı gibi, Türkmenlerin bu coğrafyadaki varlıkları, Türklerin Anadolu’ya girmelerinden çok daha eskilere dayanıyor.
İpek’in vurguladığı gibi, Suriye’deki Türk varlığı, Balkanlar’daki gibi Osmanlı dönemine dayanmıyor. Türklerin Anadolu’ya girmelerinden çok önce Suriye coğrafyasında kurulmuş Türk devletleri, beylikleri var. Oğuz boylarının 7. yüzyılda Irak ve Suriye’deki varlıkları da biliniyor.
Türkiye’yi eteklerinden, paçasından çekiştiren tarih, bu denli eski bir tarih.
Türkiye’nin omuzlarındaki sorumluluk, bu nedenle tarihi bir nitelik taşıyor.