Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Önce şuna bir bakalım: Osmanlı, Ermeniler için neden tehcir (zorunlu iç göç) kararı aldı?
Talat Paşa, bir sabah kalkıp Ermenileri göç ettirin mi, dedi?
Hayır...
1915 yılı Birinci Dünya Savaşı’nın en şiddetli yılıydı. Osmanlı dört cephede savaşıyordu. Doğu’da Rus işgali tehdidiyle karşı karşıyaydı.
Aralık 1914’te Van’daki Ermeniler isyan ettiler. 27 Şubat 1915’te Ermeni çeteleri, Adilcevaz Van arasında 300 kişilik bir Osmanlı birliğine saldırmış, bu arada Van’da Varida Osmanlı Bankası, Duyün-u Umumiye, Reji, Posta ve Telgraf binaları ile Türklere ait çok sayıdaki evi bombalamışlardır. Mart 1915’te Rus birliklerinin Van’a doğru hareket etmeleri üzerine Van ve çevresindeki Ermeni çeteleri, Rusların yolunu açmak üzere harekete geçmişlerdir. 11 Nisan 1915’te Van’daki Türk askerleri ve siviller şehrin iç kalesine sığınmışlardır. 21 Nisan 1915’te Rus Çarı Nikolay II, Van Ermeni Devrim Komitesi’ne telgraf çekerek Ruslara hizmetleri nedeniyle teşekkür etmiştir. 24 Nisan 1915’te Van iç kalesinde Ermeni muhasarası altında bulunan Vali Cevdet Bey, İçişleri Bakanı Talat Paşa’ya telgraf çekerek civardaki Türk ve Kürtlerin barınaksız kaldığını, bu nedenle onların batı vilayetlerine naklinin gerektiğini bildirmiştir.(Uluç Gürkan, Ermeni Sorununu Anlamak, s. 79-93)
İşte Ermenilerin “soykırım günü” diye andıkları 24 Nisan 1915’te Osmanlı yönetimi, Van’daki olayların Ermenilerin bulunduğu diğer vilayetlerde olabileceği düşüncesiyle Türklere karşı savaş yanlısı Ermeni örgütlerini kapatma ve tehcir kararı alır.

Divan-ı Harp’te yargılama
Ermeniler yıllardır tehciri bir soykırım olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar. Tehcir sırasında acı olaylar yaşandığı, Türkler, Ermeniler ve Kürtler arasında karşılıklı saldırılar olduğu, insanların öldürüldüğü, köylerin basılıp yakıldığı biliniyor. Ancak Ermenilerin isyan ettikleri, çetelerinin Türk ve Kürt köylerini basıp köylüleri öldürdükleri, köyleri yağmaladıkları, Osmanlı askerlerine saldırdıkları, Ruslarla işbirliği yaptıkları unutuluyor. Bu acılar ortak acılardır.
Karşılıklı saldırıların ise, “Türkler, Ermenilere soykırım yaptı” biçiminde sunulması ise tarihi gerçeğe uygun değildir. Bu konuda mahkeme kararı olmadığı gibi Malta soruşturmasında, İngiliz Kraliyet Başsavcılığı’nın dava açmayı gerektirecek kanıt bulamadığı ve takipsizlik kararı aldığını dün yansıtmıştık.
Bugün soykırım iddiasının neden doğru olmadığına ilişkin bir başka kanıtı sunalım.
Ermenileri katlettiği gerekçesiyle bir Ermeni tarafından öldürülen Talat Paşa, tehcir sırasında Ermenileri öldüren, kötü muamele yapan, mallarını yağmayan asker ve sivil kamu görevlileri ile halktan kişileri mahkeme karşısına çıkarmıştır. Bu mahkeme Divan-ı Harp’tir.
Savaşın bütün şiddetiyle sürdüğü bir yılda Talat Paşa’nın tehcir sırasında görevini kötüye kullandıkları gerekçesiyle asker ve sivil görevliler hakkında soruşturma komisyonları kurdurması ve Divan-ı Harp’te yargılatması bile bir soykırım niyeti olmadığının kanıtıdır.
Tehcir bölgelerinde inceleme yapan soruşturma komisyonlarının verdikleri raporlara dayanılarak 1873 kişi tutuklu yargılanmıştır. Yargılananların 528’i güvenlik görevlisi, 170’i kamu görevlisi, 975’i ise halktan kişilerdir. Bu kişilere yöneltilen suçlama ise adam öldürme, yaralama, Ermenilerin mallarına zarar verme, çalma, zorla para ve eşya alma, rüşvet, yağma, yankesicilik, Ermeni kızlarıyla izinsiz evlilik ve görevi suiistimaldir. 1916 yılına kadar Divan-i Harp’te verilen cezalar şöyledir: 67 ölüm cezası, 524 hapis cezası, 68 kürek, para, kale hapsi, pranga ve sürgün cezası, 224 beraat ve yargılamanın reddi(Gürkan, s. 94).
Ermeni cephesini destekleyenler bu yargılamanın sadece yolsuzluklarla ilgili olduğunu iddia ederek çürütmeye çalışıyorlar. Ama bu doğru değil. Divan-ı Harp yargılamalarında adam öldürme ve yaralama suçlamaları da vardır ve bu nedenle idam cezaları verilmiştir.

Soykırım niyeti
Şimdi şunu sormak gerekiyor:
Eğer Talat Paşa’nın, Osmanlı yönetiminin Ermenilere soykırım uygulama gibi bir niyetleri olsaydı, kendi askerlerini, sivil kamu görevlilerini ve halkı yargılayıp 67’sine idam olmak üzere, pranga, kürek, hapis cezaları verir miydi?
BM Soykırım Sözleşmesi’nin, soykırım iddiasında bulunabilmek için aradığı koşullardan biri “soykırım niyetiyle bir grubu yok etme”dir. Soyunu yok etme niyeti bir yana, Osmanlı, tehcir sırasında görevini kötüye kullananları ağır savaş koşullarında yargılamış ve idam dâhil cezalandırmıştır.
Soykırım iddiası öyle her önüne gelenin sallayacağı basit bir iddia değildir.