CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, MHP’yi, önerdiği dörtlü komisyona katılmak için ikna etmeye çalışıyor.
Çağrısını yinelerken, MHP lideri Devlet Bahçeli’yi ikna etmek için şöyle seslendi:
“Diyorsanız ki ‘Akil Adamlar’ olmasın, bu bilmem Apo bunu söyledi, o zaman, Akil Adamlar’ı kaldırırız, ‘Kanaat Önderleri’ komisyonu, deriz, beğenmiyorsanız ‘Ak Saçlılar’ komisyonu diyebiliriz; beğenmiyorsanız, ‘Düşünen Adamlar’ komisyonu deriz. Efendim, ‘Kürt meselesi’ demeyin, olur, ‘terör meselesi’ deriz. ‘Can yakıcı mesele’ deyin, hay hay, deriz.”
MHP’nin gerekçesi
CHP lideri, “İyi niyetle bir araya gelelim” diyerek, MHP’nin önerilerine açık olduklarını vurguluyor.
Kılıçdaroğlu’nun bu bakışı, MHP’nin itiraz gerekçesini kavramıyor. MHP açısından sorun, komisyona verilecek isim değil, CHP’nin soruna koyduğu teşhiste ve önerdiği yöntemde.
MHP, CHP’nin 10 maddelik önerisinde yer alan, “Kürt sorunu çözülmediği için terör sorunu çözülemiyor” teşhisinin tam tersini düşünüyor. Sorunu, terör ve bölücülük sorunu olarak görüyor. Terör nedeniyle siyasallaştırıldığını düşünüyor.
Teşhiste CHP’den ayrılan MHP, izlenecek yöntemi de reddediyor.
Bahçeli ve MHP, Kılıçdaroğlu’nun önerdiği dörtlü komisyonu, “müzakere” olarak görüyor ve bu nedenle reddediyor.
Müzakereye bakış
Kılıçdaroğlu, 10 maddelik yönteme ilişkin önerisinde müzakere yöntemine açık olduğunu da ifade etmiş oldu. Önerdiği mekanizma, özellikle “Akil Adamlar Komisyonu” marifetiyle her türlü görüşmenin yürütülmesini öngörüyor.
Kılıçdaroğlu, bu yaklaşımının ilk işaretlerini Oslo süreciyle ilgili değerlendirmesinde de ortaya koymuştu. Oslo görüşmelerine değil, Başbakan’ın bu görüşmeyi inkar etmesine itiraz etmişti.
Oysa MHP, PKK’yla veya BDP’yle müzakereye tümüyle karşı.
Erdoğan hangisine yakın?
Bu tablo içinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın durduğu yer büyük önem taşıyor.
Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun önerisini olumlu buldu, dörtlü olmazsa ikili komisyon kurarak devam ederiz, mesajı verdi. Ancak bu önerisinin CHP’de karşılık bulduğunu söylemek zor.
Erdoğan’ın durduğu yerin CHP’nin tutumuna mı, MHP’nin tutumuna mı daha yakın olduğu, bu süreç açısından önem taşıyor.
Başbakan Erdoğan’ın, bir süre öncesine kadar “müzakere” yöntemi açısından Kılıçdaroğlu’na daha yakın durduğu söylenebilir. Nitekim, Oslo kayıtlarının kamuoyuna yansımasıyla MİT-PKK’nın görüştüğü, sorunu müzakereye başladıkları anlaşıldı.
Habur girişinden sonra doğan tepkiye karşın MİT’in PKK ile görüşmeleri sürdürdüğü ortaya çıktığına göre Başbakan Erdoğan’ın, bir süre öncesine kadar müzakere yöntemini çözüm arayışı olarak gördüğü sonucuna varabiliriz.
Ancak, son dönemde Erdoğan’ın daha farklı bir çizgide olduğunu da görmek gerekiyor. Oslo kayıtlarının kamuoyuna sızdırılması ve Silvan saldırısıyla PKK’nın yeniden terörü tırmandırması sonucu Erdoğan tutum değiştirdi. Daha milliyetçi bir çizgiye geçti.
PKK’nın ve İmralı’nın artık muhatap alınmayacağını, PKK’yla mücadele edileceğini açıkladı. Aynı süreçte BDP’ye de çok ağır eleştiriler yöneltmekle birlikte, bu partiyle müzakere kapısını da açık bıraktı.
Erdoğan’ın milliyetçi söylemi öne çıkarması, PKK ve BDP’ye yüklenmesi, Bahçeli ve MHP tarafından da desteklendi. Bahçeli, KCK operasyonlarını destekledi. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’e sahip çıktı.
Başbakan Erdoğan’ın, BDP’yle müzakere konusunda Kılıçdaroğlu’na, “Kürt sorunu bana göre bitmiştir” sözleriyle Bahçeli’ye daha yakın durduğu söylenebilir.
Kılıçdaroğlu’nun kararı
MHP’yi AKP ve CHP’den ayıran en önemli özelliği milliyetçilik anlayışı, PKK ve Kürt sorununa karşı aldığı tutumdur. Bu tutumundan vazgeçmesini beklemek gerçekçi değildir.
Bu durumda, top CHP’nin sahasındadır.
Kılıçdaroğlu’nun vermesi gereken karar, Başbakan Erdoğan’ın, iktidar ve ana muhalefet arasında “ikili komisyon” kurulmasına ilişkin önerisini kabul edip etmemek olacaktır.