Fransız Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, çıkardığı yasayı savunurken, aslında itirafta da bulundu.
Sarkozy, Ermeni soykırımı yoktur, demeyi suç sayan yasayı ve Ankara’nın tepkisini değerlendirirken şöyle dedi:
- Bu bizim hâkim siyasetimiz. Siyasi görüşümüz. Türk dostlarımın görüşlerine saygı duyuyorum. Onların da bizim görüşümüze saygı duyması gerekir.
Bu ifadeler, Fransız meclisinin çıkardığı ve ifade özgürlüğünü yasakladığı son yasanın bir tarihi gerçekle ilgili olmadığının itirafıdır.
Sarkozy, açıkça diyor ki, biz siyaset yapıyoruz. Dolayısıyla soykırım iddiasının tarihi bir gerçek olup olmadığından çok bunun siyasetiyle ilgiliyiz.
Sarkozy’nin bu sözleri bir hukuk garabeti olan son yasayı da Ermeni lobisine yaranmak ve o yolla seçimlerde oy devşirmek olduğunu net bir şekilde gösteriyor.
Hangi saygı?
Fransa Cumhurbaşkanı, Türklerin görüşüne saygılı olduğunu da ve kendi görüşüne saygı beklediklerini de söyleyebildi.
Bunun nasıl bir saygı olduğunu sormak gerekiyor.
Bir taraftan görüşünüze saygılıyız deyip diğer taraftan görüşünüzü açıklamayı suç saymak nasıl izah edilebilir? Sarkozy, Türklerin görüşüne saygılı ama eğer Fransa’da Ermeni soykırımı yoktur diye görüşünüzü açıklarsanız bir yıl hapis cezası ve 45 bin euro ceza ile karşılaşıyorsunuz.
Dolayısıyla Sarkozy’nin görüşlere saygılıyız ifadesi boşlukta kalıyor.
Demokrasinin özü sayılan ifade özgürlüğünü yok sayan bir yasayı ısrarla meclisinden geçiren Sarkozy’nin yasayla tarih yapmaya çalışması da gerçekten trajikomik bir durum.
Bu yasanın Sarkozy’nin demokrasi ve insan hakları değerlerine hiç de saygılı bir politikacı olmadığını bütün dünyaya gösterdi.
Fransız basınının da yasaya destek vermemesi ve Paris’in Ankara’yla çatışmaya girmesinin anlamsızlığı üzerinde durması da bir diğer gösterge. Çok az sayıda milletvekilinin oyuyla meclisten geçen bu yasanın, Fransız siyasetinin ve demokrasisinin ayıbı olma dışında bir anlamı yoktur.
Aydın Menderes’in ardından
Türkiye, değerli bir siyaset adamını daha kaybetti. Aydın Menderes, dün yaşama gözlerini yumdu.
İdam edilen Adnan Menderes’in oğlu olan Aydın Menderes, bu ağır travmayı özel hem de siyasi yaşamında büyük bir olgunlukla karşılayan ve yönetebilen bir kişiliğe sahipti.
Babası Aydın Menderes’in idamının yol açtığı sosyal ve siyasal yarayı hiçbir zaman siyasi yaşamında kullanmadı, ona sığınmadı. Menderes ailesinin yaşadığı dramı kaldırmak kolay değildi. Ama Aydın Menderes, zarif kişiliğiyle hem hayata tutunmayı sürdürdü hem de siyasi yaşama önemli katkılarda bulundu. Siyasi olgunluğu tüm partiler ve liderler tarafından takdirle karşılandı. Geçirdiği talihsiz trafik kazası sonucunda boynundan aşağısının felç olması dahi onu yaşama tutunmaktan ve siyasete katkı vermekten alıkoyamadı. Taşıdığı ismin sosyal ve siyasal sorumluluğunu hiç unutmadı. Bu nitelikleriyle toplumda ve Türk siyasi yaşamında her zaman özel bir yere sahip oldu.
Aydın Menderes’e Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabırlar diliyorum.