Saat, yaşamımızın tam da göbeğinde yer alan en önemli icat, nasıl kötü olabilir ki, diyebilirsiniz.
Ki gerçekten her işimizi saatle yapıyoruz.
İşe gidiş saati, işten çıkış saati, öğle tatili saati, okula gidiş saati, çıkış saati, doktor randevusu, arkadaş randevusu, otobüs saati, uçak saati...
Saatsiz bir yaşam düşünmek bile zor günümüzde...
Saat, zamanı kontrol etmeye yarayan bir araç...
Modern yaşamın vazgeçilmez makinesi...
Dün saatler 24.00’ü gösterdiğinde bir yılı geride bırakıp, yeni yılı sevinç içinde karşıladık. Saat, değişik ülkelerde değişik zamanlarda 24.00’ü vurduysa da, bu saatin değil, doğanın sorunu gibiydi, dert de değildi...
Modern yaşam insanı için zaman çok değerli. Bu nedenle işlerini saatle görüyor, koşturmasını saate göre ayarlıyor.
Oysa, modern zamanlar öncesinde zaman, dolayısıyla saat sorunu yoktu.
Geniş zaman
Geniş bakarsanız, bir insan için zaman, doğumu ile ölümü arasındaki süredir.
Antropologlara bakarsanız, zamanın giderek önemli hale gelmesi insanlığın yerleşik yaşama geçmesiyle birlikte başlamıştır. İnsanların tarıma dayalı yerleşik yaşama geçmeden önce avcı-toplayıcı topluluklar halinde yaşadığı dönemde zaman, saate bölünecek kadar anlamlı ve önemli değildi.
Ne zaman ki, insan toplulukları, doğaya hakim olmaya ve dolayısıyla doğadan yabancılaşmaya başladılar, zaman ve onu kontrol etmeye yarayan saat önem kazanmaya başladı. Aslında saatle birlikte insan insanı kontrol etmeye başladı. Modern zaman böyle doğdu...
Doğumla ölüm arasındaki geniş zaman, zamana uyarlanmış, saatle yaşanan dar zamana dönüştü.
Mucidi kilise
John Zerzan’ın Gelecekteki İlkel kitabında zamanı irdelerken belirttiği önemli bulgulardan biri yaşamı zamana göre düzenleyen ilk gücün kilise olması. İlk vurmalı ve yelkovanlı saatin Papa II. Sylvester tarafından 1000 yılında icat edilmesine şaşırmamak gerekir, diyor.
Yaşamı zamana göre düzenleyen ve saati icat eden kilisenin ve özellikle Benediktin tarikatının modern kapitalizmin ilk kurucusu olarak kabul edildiğini de belirtiyor.
Ki kapitalizmin filizlenmesiyle birlikte saatin de emeği köleleştirme ve tutsaklık aracı olarak işlev gördüğü sonucuna varıyor.
Zamanın efendisi saat
İnsanların yarı aç, yarı tok çalıştırıldığı “sanayi devrimi” döneminde kapitalizm için saatin buhar makinesinden de önemli bir icat olduğunu savunuyor filozoflar.
Yine Zerzan’ın hatırlattığı gibi Marks, “Saat pratik amaçla uygulanan ilk otomatik makinedir ve düzenli devinime dayalı üretim sisteminin genel teorisi saat üzerine inşa edilmiştir” diyor.
Zerzan, Mumford’un da modern endüstriyel çağın kilit aletinin buhar makinesi değil saat olduğu sonucuna vardığını kaydediyor.
Ömür törpüsü saat
Zerzan’ın şu alıntısını aktarmadan geçmek olmaz:
“Şair Ciro di Pers, saatin zamanı azalttığı ve yaşamı kısalttığını fark etmişti.”
Düşünün büyük kentlerde, saatinde yetişeyim diye nasıl bir stres altında koşturduğunuzu...
Ciro di Pers haksız mı?
Değil ama insanlar yine de sevdi meydan saatlerini, dün tam 24.00’ü gösterdiklerinde...