Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Katar’da, “PKK silah bırakırsa operasyonlar durur” dedi. Başbakan, bu ifadesiyle PKK’ya silah bırakma çağrısında bulundu.
Aynı saatlerde Ankara’da Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani de benzer mesajlar verdi. PKK’ya, silah çağının geride kaldığını, silah ve savaşta ısrar ederse sonucuna katlanacağını söyledi. PKK’nın Kuzey Irak’ta hüküm sürmesine müsaade etmeyeceğini belirtti.
Yeni yaklaşım
Bir süre önce Ankara’nın terörle mücadelede yeni bir stratejiye yöneldiğine ilişkin haberler Milliyet’le birlikte iki gazetede daha yer almıştı.
Başbakan Erdoğan, yeni yaklaşımını, “PKK ile mücadele, BDP ile müzakere” biçiminde özetlemişti. BDP ile müzakereye ise, bu partinin PKK’dan bağımsız bir irade koyabilmesine bağlamıştı. Bu açıklamadan sonra BDP yetkilileri, her fırsatta müzakereye hazır olduklarını açıklamışlardı.
Başbakan Erdoğan’ın önceki gün Katar’da ve Barzani’nin Ankara’da yaptığı açıklamaları, bu yeni yaklaşımın bir yansıması olarak görebiliriz.
Ankara, gerek Washington’da gerek Kuzey Irak’ta yaptığı temaslarla, Kandil’i yalnızlaştırmaya çaba gösteriyor. Barzani’nin Kandil’e karşı Ankara’da kullandığı dil de bu temasların bir sonucu gibi duruyor.
Silah bırakma şartı
Ankara, Oslo görüşmeleri sürecinde PKK’nın Silvan saldırısıyla başlatıp tırmandırdığı terörle süreci kesti. Bu aşamada yapılan değerlendirmede varılan süreç, terör devam ederken, PKK silahlı tehdit olarak dururken, bu tür müzakerelerden bir sonuç alınamayacağı yönündeydi. Bu süreci PKK’nın devletin zayıflığı ve zaafı olarak gördüğü ve istismar ettiği de bir diğer saptamaydı.
Yeni yaklaşımda Ankara, PKK’yla, ancak silah bırakması için görüşülebileceği sonucuna da varmıştı. Erdoğan’ın, “PKK silah bırakırsa operasyonlar durur” açıklaması, bunun yansıması olarak yorumlanabilir.
Karayılan farkında
PKK’nın Kandil’deki lideri Murat Karayılan, Ankara’nın PKK’yı sıkıştırma atağının farkında. Nitekim Barzani’ye, “PKK tasfiyesi sürecine katkı verme” diye seslenmesi de bunu gösteriyor.
PKK’yı sıkıştırma ve silah bırakmaya zorlama konusunda Ankara, Barzani’nin desteğini önemsiyor. Barzani’nin de Ankara’yla aynı söyleme geçmesi ve “PKK silahı tercih ederse sonucuna katlanır, bölgemde hüküm sürmesine izin vermem, bu baskıyla mı olur, harple mi olur?” biçiminde konuşması, Karayılan’a yanıt niteliği de taşıyor.
Ankara, masaya oturursa bu kez kesin çözüm için oturma eğiliminde. Bunun ilk şartı ise PKK’nın silah bırakması.
BDP’nin rolü
Başbakan’ın açıkladığı, “BDP’yle müzakere” politikası, yeni yaklaşımın önemli bir ayağını oluşturuyor. BDP, PKK’nın talimatları dışında hareket edebileceğini gösterirse, bu partiyle müzakere süreci başlayabilir.
Hükümetin beklentisi, BDP’nin de Barzani yönetimi gibi PKK’nın silah bırakması konusunda işlev görmesi. PKK tarafından yönetilen bir konumdan çıkması, aksine PKK üzerinde etkili olması.
BDP ise, müzakereye hazır olduğunu belirtmekle birlikte, henüz PKK’dan bağımsız bir güç ve konuma sahip değil. Nitekim, müzakereye İmralı, Kandil ve BDP olarak hazırız, yolundaki açıklamalar da bunu gösteriyor.
Barzani’nin beklentisi
Barzani’nin gönlünde yatan kuşkusuz bu süreç sonunda Kuzey Irak’ta bağımsız Kürdistan’ı ilan edebilmek.
Ancak şartlar -şimdilik- buna uygun değil. Barzani, Şii Araplarla, diğer bir ifadeyle Maliki yönetimiyle bir çatışmaya girmekten çekiniyor. Bu olasılığa karşı Washington’dan güvenlik desteği istediği biliniyor.
Barzani, Washington ve Ankara’nın desteğini aldığında, hem güvenlik içinde olacağını hem de bölgede bütün Kürtlerin lideri konumuna yükseleceğini hesaplıyor. Bu konumun bağımsızlık yolunda kendine yardımcı olacağını düşünüyor.
Ankara’nın desteğini korumasının, Kandil’e karşı tutum almasıyla doğru orantılı olduğunu da biliyor kuşkusuz.
Ankara ise, PKK’yı kıskaca alıp silah bırakmaya zorlamak için Barzani’den daha yakın ve somut işbirliği bekliyor.