PKK cephesi anayasa değişikliğinden umutluydu. Açılım sürecinin başlangıcındaki hava PKK’yı umutlandırmıştı. Habur girişinden sonra hava değişmekle birlikte, anayasa değişikliğine bel bağlamayı sürdürmüştü.
Bu değişikliklerle Kürt kimliğinin Anayasa’ya girmesi, güvenceye bağlanması, vatandaşlık tanımının değiştirilmesi, Kürtçenin eğitim dili olması gibi beklentileri vardı. Bunların hepsi veya biri Anayasa’ya yansımış olsaydı, önemli bir mevzii kazanacaktı. Ancak, anayasa değişikliği bu konuların yanından geçmedi.
PKK’nın “havet”i
PKK cephesinin ilk tepkisi terörü tırmandırmak oldu. İkinci tepki ise BDP’den geldi. BDP, referandumu boykot edeceğini ve sandığa gitmeyeceğini açıkladı. Tabanına “boykot eylemi” telkin etti.
Abdullah Öcalan da İmralı’dan mesajlar verdi. PKK ve BDP’nin tutumunu onaylayan yönde bir tavır aldı. Önce “1 Haziran’dan sonra ben yokum” diyerek, terör saldırılarını serbest bırakmış oldu. BDP’nin tutumunu, “kendi kararlarıdır” türünden sözlerle örtülü olarak destekledi.
Ancak referandum yaklaştıkça, PKK cephesinin pozisyonundaki netlik kaybolmaya başladı. Önce İmralı kaynaklı haberler yayıldı. Öcalan’ın bazı görüşmelerden sonra, BDP’ye “tabanı serbest bırakın” mesajı verdiği kulislere yansıdı. Bu, “Evet vereceklere engel olmayın” biçiminde algılandı.
Ardından, Kandil’in, “Ramazan boyunca ateşkes ilan edeceği” duyuruldu. Kan dökmek, terör yapmak ramazan ayı dışında mubahmış gibi!
“PKK ateşkes ilan etti, edecek” diye manşetler birbirini kovalarken, “İmralı’nın onayı ne oldu” sorusu gündeme geldi. Avukatlar, İmralı’ya gidememişlerdi. Gemi bozuktu. Tepki gösterdiler. Önceki gün Adalet Bakanlığı, avukatların istediği gibi bir tekne kiralayarak, avukatlarını Öcalan’a ulaştırdılar. Öcalan’ın ne dediği henüz yansıtılmadan, PKK “ateşkes”i ilan etti. 20 Eylül’e kadar “eylemsizlik” kararı aldı.
Bu halde anlaşılıyor ki, PKK, 12 Eylül’de yapılacak referandum sonrasına bakacak. “Tamam mı, devam mı?” kararı verecek.
İmralı, Kandil ve BDP’nin tutumu şunu gösteriyor ki, PKK cephesi, halkı boykota fazla zorlamayacak, “evet” diyeceklere engel olmayacak, bir bakıma “havet” tutumu alacak. Bu durum, “evet”e katkı olarak sunulacak ve karşılığı beklenecek.
BDP’nin faaliyeti
Bu arada BDP, “demokratik özerklik” talebini yeniden gündeme getirdi. İki bayrak talebini dillendirdi. Özerkliğin altyapısına ilişkin çalışmalarını hızlandırdı. Bu halde Öcalan’ın projesi olan, “Kürt parlamentosu” işlevi görecek Demokratik Toplum Kongresi toplandı.
Referandum sonrası
Gelişmeler gösteriyor ki, PKK cephesi, referandumda, kısmi de olsa “evet” desteğiyle masaya oturacağını umut ediyor. Bu yolla pazarlık yolunu açabileceğini düşünüyor. Hükümet’in, “evet”e olan ihtiyacını “müzakere”ye dönüştürmeye çalışıyor.
PKK’nın eylemsizlik kararıyla birlikte açıkladığı koşullar da bunu gösteriyor. PKK, çift taraflı ateşkes ilan edilmesini, KCK operasyonlarıyla gözaltına alınan veya tutuklananların serbest bırakılmasını, Öcalan’ın muhatap alınarak müzakere sürecinin başlatılması istiyordu. Bu arada BDP için de yüzde 10 barajının indirilmesini talep ediyor.
Hükümet cephesi
PKK böyle bir umuda kapılmış olabilir. Gelişmeleri böyle yorumlamak istemiş olabilir. Bu yönde işaretler aldığı düşüncesine kapılmış olabilir.
Bazıları PKK açısından “masaya oturma” koşullarının oluştuğunu düşünüyor olabilirler. Koşulların “olgunlaştığı” telkin ve yorumları bunu gösteriyor. Bu yaklaşım gerçekçi değil.
Türkiye referandumdan sonra genel seçime gidecek. Seçime giderken iktidardan böyle bir adım beklemek gerçekçi değil. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın söyleminden de anlaşılıyor ki bu boş bir umut.