Hükümetin en önem verdiği projelerin başında “çözüm süreci” geliyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu süreçte Türkiye’nin terör sorununu çözme aşamasına geldiğini son mitinglerinde ifade ediyor.
Hükümet, bu sürecin üzerine titrerken, PKK/BDP cephesine toleransla yaklaşıyor. Süreci sekteye uğratacak tepkiler vermekten kaçındığı gibi muhtemel provokasyonlara karşı da, “her şeye rağmen sürecin devam edeceği” garantisi veriyor. Abdullah Öcalan’la BDP’lilerin görüşmeleri de sürüyor.
Yurtdışına çekilme sürecinde, hükümetin, “geldikleri yoldan giderler” yaklaşımı da, silahlı PKK’lıların, Türk güvenlik güçleriyle karşılaşmadan Kuzey Irak’taki kamplarına gitmelerini kolaylaştırdı. PKK, propaganda faaliyetlerini de ihmal etmeden, dünya kamuoyuna çekilme görüntüleri verdi.
PKK’lıların ne kadarı yurtdışına çekildi? Bunu tam olarak bilmek mümkün değil. Bazılarına göre çekilme büyük ölçüde tamamlandı, bazılarına göre yarısı çekildi. Kandil’e göre çekilenlerden daha fazla yeni katılım oldu.
Komutanlara saldırı
Bu süreç içinde hükümet tarafının toleransını gösteren önemli olaylardan biri komutanların helikopterine yapılan saldırıydı. Bölgede terörle mücadeleyi yürüten en üst düzey iki komutanı taşıyan helikoptere, PKK’lılar tarafından ateş açıldı.
Kurşunlardan biri helikopterin kargo camından içeri girdi. Helikopterin pilotun manevrasıyla saldırı yerinden uzaklaştığı ve meşru müdafaa sınırları içinde karşılık verildiği açıklandı.
PKK’nın bu tahrik edici saldırısı, çözüm süreci olumsuz etkilenmesin düşüncesiyle basında büyük çoğunlukla tek sütunluk küçük bir haber yer aldığı gibi hükümetten de sert bir tepki görmedi. Hatta çözüm sürecini etkilemeyecek bir olay olarak değerlendirildi ve öyle muamele gördü.
Bu yaklaşımın nedeni Öcalan’la yürütülen müzakere sürecinin kesilmemesi amacıydı.
PKK’nın “polis”i
Başbakan Erdoğan, geçtiğimiz günlerde Ankara’da Polis Akademisi’nin mezuniyet törenine katıldı. Akademiyi bitirenlere diplomaları verildi.
Başbakan’ın katıldığı Polis Akademisi mezuniyet töreninden bir gün önce Cizre’de başka bir tören vardı. PKK da kendi akademisini bitiren, “polis”lerine diploma verdi. Askeri düzen içinde tek tip kıyafetle gerçekleştirilen törende “mezun” olan PKK‘lılar, “asayiş teşkilatı” mensubu olarak, Cizre’de kimlik kontrolleri yaptılar.
PKK’nın yayın organları bu “teşkilatın” öz savunma güçleri kapsamında olduğunu açıkladılar.
Bu eyleme de iktidardan ve muhalefetten (MHP hariç) ciddi bir eleştiri gelmedi.
İyi-kötü
Hükümetin özenle korumaya çalıştığı bu süreçte PKK’dan gelen bu tahrik edici eylemler nereden kaynaklanıyor? “İyi PKK’lı-kötü PKK’lı” oyunu mu oynanıyor? Kandil, “kazanmışlık duygusu” içinde kurumlaşma adımları mı atıyor? Yoksa, zaman zaman yaptıkları gibi, “Bizim de içimizde ikna edemediğimiz, bizi dinlemeyen gruplar var” gerekçesini mi öne sürüyor, henüz bilinmiyor.
Ancak bilinen şu ki, PKK’nın bu tahrik edici eylemleri, söylemleriyle örtüşmüyor.