Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BDP’nin öncülük ettiği Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’ndan Diyarbakır bağımsız milletvekili seçilen Şerafettin Elçi, Taraf’ta Neşe Düzel’in sorulanını yanıtlarken çok önemli bilgiler veriyor.
Şerafettin Elçi, federasyonu savunan bir siyasetçidir. Kürt siyasetinde en deneyimli, sözüne değer verilen bir isimdir.
Elçi, Düzel’in sorularını yanıtlarken, kaydı yayınlanan MİT-PKK görüşmesinin 2010 yılına ait olduğunu ancak görüşmelerin, “müzakere aşamasına” geçerek 2011 yılının ortasına kadar devam ettiği bilgisini veriyor.

“Protokolü gördüm”
Şerafettin Elçi, bu müzakere sonucunda bir protokol hazırlandığını, protokolü kendisiyle birlikte bazı üst düzey BDP milletvekillerinin de gördüğünü belirtiyor. Protokolün Abdullah Öcalan tarafından onaylandığını, MİT tarafından Kandil’e götürüldüğünü, oranın da onayının alındığı bilgisini de paylaşıyor.
Elçi, protokolün Başbakan Tayyip Erdoğan’a da sunulduğunu ancak imzalamadığı bilgisini veriyor. Sözlerinden Elçi’nin PKK’nın yeniden terörü tırmandırmasının, sivilleri hedef almasının nedeni olarak Başbakan’ın bu protokolü imzalamamasını gördüğü de anlaşılıyor.

Duyumdan söyleşiye
MİT-PKK görüşmesinin kaydı kamuoyuna yansıdığında, bu görüşmeler sonucunda bir protokol hazırlandığı ancak Başbakan Erdoğan’ın kabul etmediği ve onaylamadığına ilişkin duyumlar Ankara kulislerine yansımıştı. Bu yöndeki bilgiler söylenti düzeyinde kalmış, herhangi bir kaynak tarafından ifade edilmemişti.
Şerafettin Elçi gibi ciddiyetiyle bilinen bir milletvekili protokolü gördüğünü söyleyerek müzakereyle ilgili detay bilgiler veriyor.
Elçi’nin verdiği bilgiler arasında protokolün varlığı kadar içeriği de çok ilgi çekici...
Protokolde yer aldığını söylediği hususlardan, PKK’nın her talebinin kabul edildiğini ancak Başbakan tarafından onaylanmadığı sonucu çıkıyor.

PKK’nın çıtası
Elçi’nin sözünü ettiği protokolle ilgili olarak verdiği bilgiler “PKK’nın koyduğu çıta”yı göstermesi bakımından önem taşıyor:
“Bu protokolün içinde, anadilde eğitimin yanı sıra, Kürt kimliğine anayasal güvence sağlanması, Kürtlerin özyönetime, yani BDP’nin demokratik özerklik dediği bir statüye kavuşması ve Öcalan’ın ev hapsine çıkarılması da vardı. Ben bu protokolü görünce ‘devlet bunu imzalamaz’ dedim.”
Neşe Düzel soruyor:
- MİT’in mutabık kaldığı protokol değil mi bu?
Elçi yanıt veriyor:
- Evet. Onlar, Öcalan’la müzakerede mutabık kalmışlar ki alıp bunu Kandil’e götürmüşler ve onaylatmışlar. Ama MİT’in imzalayacağı bir şey değil bu tabii. “Devlet resmen böyle bir belgeyi kabul etmez. Devlet bunu alır, arşivine koyar. Bunun resmi bir dokümana dönüşmemesi için altına imza atmaz ama zaman içinde bu protokolün gereklerini yapabilir” dedim.

Öcalan’la mutabık kalındı mı?
Elçi, Öcalan’la mutabık kalınan bir protokolden söz ediyor. İçeriğini açıklıyor. MİT’in protokolü Kandil’e bizzat götürdüğünden ve onaylattırdığından söz ediyor. İşin Başbakan düzeyinde bozulduğu mesajını veriyor. Başbakan’ın imzasına sunuluncaya kadar geçen aşamalarda bir sorun olmadığı izlenimi veriyor.
Kamuoyunun, Elçi’nin verdiği bilgiler karşısında hükümet tarafından da bir açıklama yapılmasını beklemesi hakkıdır. Sözü edilen protokolü Başbakan’ın imzalamadığı söylendiğine göre hükümet/devletin nerede durduğu, nasıl bir çerçeve çizdiği, çıtayı nereye koyduğunu öğrenmek de kamuoyunun hakkı olarak görülmelidir.