Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Terör ve Şiddet Olayları Kapsamında İnsan Hakkı İhlallerini İnceleme Alt Komisyonu’na dün Meclis’te bir PKK brifingi verildi. Komisyonun daveti üzerine TEPAV’dan terör uzmanı Dr. Nihat Ali Özcan, PKK ile ilgili çarpıcı bilgiler sundu.

‘Askeri mahkeme’
Dr. Özcan’ın sunduğu bilgi ve belgeler arasında, PKK’nın Diyarbakır’da bir askeri mahkeme kurduğu ve bu mahkemede aldığı idam kararlarını infaz ettiğini gösteren bir belge de vardı.
PKK’nın Diyarbakır’da kurduğu mahkemenin adı, “Amed Eyaleti Andok Yüksek Askeri Mahkemesi.”
Mahkeme, 4 PKK’lıyı kendine göre yargılıyor ve idama mahkûm ediyor. “Mahkeme kararı”nın altına da şu notu düşüyor:
“Not: Yukarıda genişçe izah etmeye çalıştığımız hususlar ve mahkememizin kararı sonucu sanık Selahattin, sanık Karker, sanık Rengin işledikleri ihanet suçunun karşılığı olarak mahkeme sonrası iddia makamının gözetiminde anında infaz mangası tarafından infaz edilerek, hiçbir ihanet suçunun cezasız kalmayacağını bir kez daha bu olayda göstermiştir.”
Dr. Özcan’ın, Meclis Komisyonu’na sunduğu bu belge, kuşkusuz bir örnek. Bunun gibi kaç “mahkeme kararı” ve kaç infaz var, onu bilen yok.
Acaba, devlet bir başka deyişle yargı ve ona bağlı kolluk güçleri bu infazların peşine düştüler mi, düşüyorlar mı? Bu ölümler, faili meçhul veya yargısız infaz sayılıyor mu, sayılmıyor mu?
Keza PKK’yla aynı çizgide duran siyasi partilerin, örneğin BDP’nin veya yine insan hakları derneklerinin diğer sivil toplum kuruluşlarının, bu infazları araştırma, kayıpların peşine düşme gibi bir niyetleri var mı?
Faili meçhuller, yargısız infazlar araştırılırken, terör örgütünün bu tür infazları da araştırılmalıdır.

‘Gerekçe’
PKK’nın mahkemesi, neden mahkeme kurulduğunun gerekçesini de açıklıyor:
“Tarihten günümüze kadar Kürdistan’da yalnızca sömürgecilerin çıkarlarını korumak amacıyla yasa ve yargılama sistemleri egemen kılınmış, eksik kalan yerleri de işbirlikçi feodal güçlerin kuralları doldurmuştur. Bu gerçeklik, Kürt halkının öz dinamikleriyle bağımsız gelişim sürecini yakalayamaması, doğal olarak kendi adına yasa ve yargılama sistemlerini geliştirememesine yol açmıştır. Kürt halkının tüm bu durumlara karşı kendi değerleri, sistemini ortaya çıkararak, bu sistemi koruyacak ulusal birlik ve bütünlüğüne hizmet, ulusal kurumların varlığını zorunlu kılmaktadır.”

‘Ulusal kurtuluş mücadelesi’
Aynı belgede PKK’nın ulusal kurtuluşçu bir örgüt olduğu da ifade ediliyor:
“Ulusal kurtuluş mücadelemizin başlangıcından bugünkü aşamaya kadar toplum yaşamını belirleyen ve düzenleyen bir hukuk sisteminin, partimizin adalet anlayışını yansıtacak tarzda ortaya çıkarılması ve uygulanması kaçınılmazdır. Böyle bir aşamada toplumumuzun yeniden düzenlenişi karşısında suç teşkil eden ve bu toplumsal düzeni bozan fiilleri netleştirmek ve bunlara denk düşen yaptırımları belirleyen bir ceza yasasını ve uygulama esaslarını, bu konudaki geçmiş deneyimlerden dersler çıkarıp ortaya koyarak bu temelde yargı sistemini somut kurallara bağlamıştır. Bu kuralları, savaşımızın geldiği bu aşamada hayata geçirme sorumluluğu bulunmaktadır.”

KCK’nın anayasası
PKK’nın “devlet kurumu” oluşturma çabaları, Diyarbakır’da kurulan bu “mahkeme”nin kararlarından sonra artarak devam etti. KCK’nın “anayasa” olarak kabul edilen sözleşmesi bunu ortaya koyuyor. Yasama, yürütme, yargı ve silahlı gücüyle bir “devlet nüvesi” oluşturulmuş durumda.
PKK’nın kurduğu “mahkemeler”in Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’i de yargıladığına ilişkin haberler basına yansımıştı. İnsanların kent veya kasabalardan alınarak dağda sorgulandıkları, “yargılandıkları” ve infaz edildikleri de sır değil.
Bu gerçekler ortadayken, PKK’nın legal alandaki temsilcileri -siyasiler dahil- devlete, “siz bunlarla ilgilenmeyin, karışmayın, soruşturma, tutuklama, operasyon yapmayın” çağrısında ve “yeni anayasayla özerklik ilan edin, Öcalan’ı serbest bırakın“ talebinde bulunuyorlar. “Biz ayrılmak istemiyoruz” diyorlar.
Ve tabii inandırıcı olamıyorlar.