PKK’nın Şemdinli saldırısı, Foça eylemi ve milletvekili Hüseyin Aygün’ü kaçırmasıyla artırdığı şiddet, Ankara’ya, bir “hatırlatma” olarak da okunabilir.
Henüz PKK terörünü çözememiş, içeriden ve sınır ötesinden terör saldırılarına açık Türkiye’nin komşu ülkelerini dizayn etme gayretine girmesine karşı bir hatırlatma...
Türkiye’nin saf tuttuğu cephenin karşısında yer alan ülkeler, PKK eliyle karşı atağa geçmiş görünüyorlar. Türkiye ile aynı safta görünen ülke ve güçlerin ise, “tarafsız” tutum ve söylemleri de Türkiye’yi yalnız bırakıyor.
“Sen kendi işine bak” mesajı verilen Ankara’ya karşı PKK destekleniyor.
Yanılgılar
PKK’nın ulaştığı silahlı güç, siyasal ve lojistik destek, uluslararası ilişkiler gerçek boyutlarıyla ve derinliğine kazınamadığı için siyaset kurumu sık sık yanılgıya düşüyor.
Eğer bilinçli bir tercih değilse bu bazı siyasiler, siyasi partiler ve aydınlar için de geçerli...
Yanılgıların başında PKK’nın mağdur bir konumda görülmesi ve Türkiye’yi bölmeden Türklerin ve Kürtlerin bir arada barış ve huzur içinde yaşamalarını amaçladığının sanılması geliyor. Bu yanılgıdan hareketle daha önceki hükümetler döneminde izlenen bütün politikaları bir kalemde mahkum etmek, kültürel alanda atılacak birkaç adımla terör ve Kürt sorununun çözüleceğini sanarak hareket etmek durumu değiştirmiyor.
Eskiye yükleneyim derken devlet kurumlarını ve değerlerini ufalamak, PKK ile mücadeleyi güvenlik boyutunda zaafa uğrattığı gibi zihinlerde de güvenlik güçlerini suçlu, PKK’yı ise masum göstermek gibi bir başka büyük yanılgıya yol açmıştır.
PKK’nın istediği
Bu yanılgılar bazen öyle boyutlara vardı ki fiyaskoyla sonuçlanan Habur skandalının sorumlusu olarak basın gösterildi. Hem de meslektaşlarımız tarafından...
“Aslında Habur’da ve Oslo’da barışa çok yaklaşılmıştı ama basın bu olayları büyüterek süreci sabote etti” diyen yorumlara şahit olduk. Oysa, PKK’nın barış istediği, barışa çok yakın olduğu Kürtçe üzerindeki baskılar kalktığında, Kürtçe eğitime geçildiğinde, Abdullah Öcalan ev hapsine çıkarıldığında tartışılmaz bir barış sağlanacağı savunuldu.
PKK’nın 30 yıldır dağlarda Kürtçe eğitim için savaştığı yanılgısına düşüldü.
Terör örgütünün derdinin Türkiye’de Kürtlerle Türklerin barış içinde yaşamaları değil, Güneydoğu’nun koparılması ve bağımsız bir Kürt devleti oluşturması olduğu ya görülmedi ya da gözardı edildi.
Barış aranırken
Ankara; açılım süreci, Habur projesi ve nihayet Oslo’da PKK’yla masaya oturarak barış ararken, terör örgütü, seçim taktikleri, ödün koparmaya yönelik geçici dönemler dışında terörden vazgeçmediği gibi bir yandan idari ve siyasi yapılanmaya diğer yandan da uluslararası desteğini artırmaya gayret etti. KCK sözleşmesine uygun olduğu anlaşılan örgütlenmeler bu gayretlerin somut sonuçlarıdır.
ABD ve Barzani
PKK konusunda bir yanılgı da bu sorunun ABD’nin desteğiyle ve Barzani’nin marifetiyle çözüleceğini sanmaktır. Kuzey Irak’ta fiili otorite olan ABD, askeri açıdan Türkiye’yi kendi sınırlarında savunma pozisyonunda tutuyor. Sonuçsuz hava operasyonları dışında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) hareketine olanak tanımıyor. Diğer yandan Barzani üzerinden siyasal çözüm diye bastırıyor.
Ankara ise, PKK’ya karşı kılını kıpırdatmayan Barzani’nin terör örgütünü Kandil’den indireceğine inanarak politika kuruyor. Suriye Kürt Ulusal Konseyi’nin kurulmasına PKK’nın uzantısı olan PYD ile birlikte öncülük eden aynı Barzani’den terör örgütünün Kuzey Suriye’ye yerleşmemesi için de medet umuyor.
Türkiye; ABD ve Barzani’ye güvenerek yol almaya çalışırken izlediği Suriye politikası, Şemdinli’nin basılması, ilçenin hakimiyetini ele geçirmek için 20 gün süren çarpışmaların yaşanması, Foça’da TSK’nın en gözde birliklerinin göbeğinde bombalar patlatılması ve nihayet milletvekilinin kaçırılması olarak karşılık görüyor.
Tablo bu iken Ankara, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin toplanıp toplanmamasını tartışabiliyor. İktidar ve muhalefet, birbirini suçlamaya devam ediyor.
İktidar partisinin Sözcüsü Hüseyin Çelik, “Birkaç Mehmet şehit oldu diye Meclis toplanmaz” diyebiliyor. PKK, Meclis’i toplatmış olur, çıkışları yapılabiliyor. Siyaset kurumunun bu sonuçsuz tartışmaları, Türkiye’nin karşılaştığı tablonun vahametini değiştirmiyor.
Aygün’e geçmiş olsun
PKK, CHP milletvekili Hüseyin Aygün’ü 48 saat sonra kaçırdığı yere yakın bir bölgede serbest bıraktı. Bıraktığı yerin bir köy karakoluna yakın olduğu anlaşıldı. Aygün’e ve ailesine geçmiş olsun. Aygün’ün serbest bırakılmış olması kaçırılma olayının önemini azaltmıyor. Siyaset kurumu ve güvenlik birimleri, PKK’nın Tunceli’de bazı alanlardaki hakimiyeti ve hareket serbestliği üzerinde düşünmeliler.