TBMM’nin onay vermediği 1 Mart tezkeresi, Türkiye-ABD ilişkilerinde bir dönem dibe vurmasına yol açacak kadar önemli etkiler yarattı. 1 Mart tezkeresi birçok yönüyle çok tartışıldı. Kitaplara konu oldu.
Bir önceki Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un kaleme aldığı, “Terör Örgütlerinin Sonu” isimli kitap nedeniyle konu bir kez daha gündeme geldi. Başbuğ, kitabında 1 Mart tezkeresinin geçmemesini bir hata olarak değerlendiriyor. İlker Paşa, 1 Mart tezkeresinin reddedilmesiyle PKK’nın marjinalize edilmesi fırsatının kaçtığını vurguluyor. Hiç kuşku yok ki, Başbuğ’un kitabı sadece 1 Mart tezkeresi açısından değil, PKK ve terörle mücadele bağlamında aydınlatıcı olacak ve başvuru kitabı niteliği taşıyacaktır.
“İlker Paşa iyi yetişmiştir”
1 Mart tezkeresi denilince kuşkusuz ilk akla gelen isimlerin başında dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök gelir. Özkök, dünkü sohbetimizde, İlker Paşa’nın kitabını ve 1 Mart’la ilgili görüşünü konu edince şu değerlendirmeyi yaptı:
“İlker Paşa çok iyi yetişmiş bir komutandır. Her zaman görüşlerine değer verdiğim, aklına güvendiğim, danıştığım bir komutan olmuştur. Benim zaten çalışma tarzım öyledir. Arkadaşlarıma her zaman danışırım, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ortak aklını ortaya çıkarmaya çalışırım. Arkadaşlarım da bunu bilirler. İlker Paşa’nın belirttiği gibi o günkü koşullar altında biz 1 Mart tezkeresinin geçmesini istiyorduk. Bunun Türkiye’nin çıkarları açısından yararlı olduğunu düşünüyorduk.”
“Keşke geçseydi”
Özkök Paşa, Türkiye ile ABD arasında 1 Mart tezkeresiyle ilgili çok detaylı ve iyi bir mutabakat zaptı yapıldığını da anımsattı ve şöyle devam etti:
“Bu mutabakatta bizim kaygılarımızı giderecek bütün hususlar yer almıştı. Çok iyi müzakere edilerek hazırlanmış bir mutabakattı. 1 Mart tezkeresi keşke geçseydi. O zaman bu mutabakat zaptı uygulanacaktı. O durumda ise PKK ile mücadele edilecekti. Ama geçmedi. Geçmedi ama o koşullarda da yine yapılabileceklerin en iyisinin yapılması için çaba gösterildi. Eğer geçseydi Kuzey Irak’ta ve hatta Irak’ta hem güvenlik hem de siyasi oluşumlar bakımından Türkiye de söz sahibi olacaktı. PKK, Kuzey Irak’ta bu kadar rahat yerleşemezdi. Siyasi oluşumlar da başka bir seyir alabilirdi.”
“Çözüm kolaylaşırdı”
Özkök Paşa, bu tür terör hareketlerinin bir anda son bulmasının mümkün olmadığını belirttikten sonra şu yorumu yaptı:
“Elbette bu tür olaylar elde bir sihirli değnek varmış gibi bir günde yok olmaz. Bir günde çözülmez. Ama Türkiye, sözünü ettiğim mutabakat çerçevesinde girmiş olsaydı, bu sorunun çözümünü kolaylaştıracak şartlar yaratılabilirdi. Bu kadar acı çekilmezdi.”
“Resmi zeminlerde konuştum”
1 Mart tezkeresi TBMM’den onay almayınca, o süreçte aktif görev alan ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz, TSK’nın sürece iyi liderlik yapamadığı eleştirisinde bulunmuştu. Hilmi Paşa’nın tezkere oylamasından önce kamuoyuna açıklama yapması gerekirdi, görüşü dillendirilmişti. Özkök Paşa’ya bu eleştirileri yeniden anımsatınca şu karşılığı verdi:
“Kamuoyuna açıklama yapmam doğru olmazdı. Demokratik sisteme uygun düşmezdi. Ben Türk Silahlı Kuvvetleri’nin görüşlerini Milli Güvenlik Kurulu dahil bütün resmi zeminlerde dile getirdim. Siyasi otoriteye aktardım. Siyasi otorite karar almadan benim konuşmam yanlış olurdu. Benim anlayışım böyleydi. Ancak tezkere reddedildikten sonra açıklama yapmış; TSK’nın tezkerenin geçmesini neden istediğini izah etmiştim. TSK’nın görüşü siyasi otorite tarafından biliniyordu, ancak TBMM öyle takdir etti. Bizim o iradeyi beklememiz demokrasinin gereğidir.”