Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) gençlerin kaderini belirleyen en önemli sınav. Öğrenciler ilkokuldan itibaren bu sınava kilitlenerek büyüyorlar. İyi bir üniversiteye girmek için önce iyi bir liseye girmeye çalışıyorlar. Lise boyunca da üniversite sınavı kâbusuyla yaşıyorlar.
Bu ağır sürecin çocuklar üzerinde yarattığı travma bir yana, gelecekleri belirleyen sınavın güvenirliliğini yitirmiş olması çok ciddi bir sorun. ÖSYM yakın zamana kadar Türkiye’nin en çok güvenilen kurumuydu. Bugün ise bu güvenden eser kalmamış durumda.
Kuşku kalır
YGS sınavında şifre olduğu iddialarının ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir tarafından önce reddedilip sonra kabul edilmesiyle başlayan güvensizlik zirve yapmış durumda.
Savcılığın yürüttüğü soruşturma henüz sonuçlanmadı ama emniyetin “şifre var, kopya yok” kararına varmasıyla sınav sonuçları da açıklandı. Ayrıca idare mahkemesinin önündeki dosya da henüz karara bağlanmadı.
Bu koşullar altında ÖSYM’ye ve YGS sınavına yeniden güven duyulması çok zor hatta imkânsız. Soruşturma sonucu ne olursa olsun öğrencilerin ve kamuoyunun bir kesiminde kuşku kalacaktır.
YGS’yle ilgili iddiaların ve ÖSYM’nin üst üste yaptığı hataların seçim kampanyasına da konu olması, bu kuşkuyu daha da besleyecektir.
Yönetim hatası
ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, bu krizi iyi yönetemedi, her geçen gün biraz daha büyümesine sebep oldu. Tutarlı açıklamalar yapamadı. Görüş değiştirdi. Sınavda şifre olduğunu kabul etti, sadece bazı cezaevlerinde yapılan sınav iptal edildi. İkinci aşama için başvuru gecikmeli başlatıldı.
YGS iptal edilmese bile ikinci aşama sınavında da kuşkular dağılmayacaktır. Hele ALES’te olduğu gibi ikinci aşama sınavda da bazı eksik veya hatalı uygulamalar olursa, kriz daha da büyüyecektir.
Yeni bir başlangıç
Bu yılki YGS geçerli olsa ve ikinci aşama sınavlar da yapılsa sistem çok ciddi yara almıştır. ÖSYM bu yılki üniversiteye giriş sınavını kör topal sonuçlandırsa bile yönetime duyulan güvensizliği gideremeyecektir.
Bu itibarla başta Başkan Prof. Dr. Ali Demir olmak üzere bu sınavda sorumluluğu olan diğer yöneticiler de görevlerinden ayrılmalı; yeni bir başlangıç ve yeni bir sınav düzeni için fırsat yaratmalıdırlar. ÖSYM’ye güvenin yeniden oluşabilmesinin ilk koşulu budur. Demir başkanlığına ve mevcut yönetimine bundan sonraki sınavlarda güven duyulmasını beklemek yanlış olur.
ÖSYM çok deneyimli bir kurum. Yeni bir yönetimle daha güvenilir bir sınav sistemi kurabilir ve önümüzdeki dönemlerde yeniden güven duyulan bir kurum haline gelebilir. Ancak mevcut yönetim işbaşında kaldıkça iyi niyetle ne kadar çaba gösterirlerse göstersinler, kurumsal güveni bir daha yakalamaları söz konusu olmaz.
ÖSYM gibi gençlerin geleceğini belirleyen bir kurumun siyasi çekişme konusu haline gelmesi de çok üzücüdür. ÖSYM, bugün seçim kampanyasının ana konularından biri. Başbakan savunuyor, muhalefet eleştiriyor. Olan gençlere oluyor. Sorunun siyasileşmesi ve tıkanmasının, mevcut ve gelecekteki üniversite adayı gençlerimize hiçbir faydası dokunmayacaktır.