- 23 Eylül’de Siirt-Baykan’da 4 terörist,
- 29 Eylül’de Şırnak-Beytüşşebap’ta 3 terörist,
- 19-26 Ekim arasında Şırnak-Kazan-Kavaklı vadisinde 35 terörist,
- 1 Kasım’da Van-Çatak’ta 3 terörist,
- 12 Kasım’da Hatay-Amanoslar’da 1 terörist,
- 5-23 Aralık arasında Şırnak-Cudi dağında 27 terörist,
- 25 Aralık’ta Bingöl-Karlıova’da 2 terörist,
- PKK’nın Kuzey Irak’taki kamplarına yapılan hava operasyonlarında 135 terörist,
Toplam 210 terörist ölü, 48 terörist ise canlı olarak ele geçirildi.
Operasyonların zaman aralıklarının kısalığı ve etkisiz hale getirilen terörist sayısı dikkate alındığında, son yıllarda güvenlik güçlerinin en etkili olduğu bir dönemi yaşadığımız söylenebilir.
Şaşkınlık
Doğrusu asker ve polisin birlikte yürüttüğü ve arka arkaya gelen bu operasyonlar, bazı çevrelerde “şaşkınlık” yaratmış durumda...
“Ne oluyor ve ne oldu da böyle başarılı operasyon yapılıyor” sorusu gündemde.
Bu şaşkınlıkla birlikte yükselen bir diğer tepki de, “Hop! 90’lara mı dönüyoruz” biçiminde dile getiriliyor.
“Şaşkınlığın” nedeni, uzun süredir, “PKK’yı haklı ve üstün” gösteren hâkim havanın değişmeye başlaması...
Ünlü Habur girişinden seçimlere kadar olan sürede durum bugün tanık olduklarımızın tersineydi...
PKK ateşkese karar veriyor veya bozuyor. Siyasi iktidar seçim kazanmak uğruna sineye çekiyor ve ateşkesi uzattırmaya çalışıyor. PKK ateşkesi bozduğunda istediği zamanda ve yerde askere, polise ve sivil halka saldırıyor; terörü haklı göstermeye çalışan bin bir çeşit gerekçe medyada tartışılıyor, PKK ile devletin masaya oturduğu, o masada PKK’nın devlete tepeden baktığı ve koşullarını dayatmaya çalıştığı görülüyor, asker ve polis pasif durumda, savunma pozisyonunda PKK’nın saldırılarını bekliyor, devlet görevlileri İmralı-Kandil arasında mekik dokuyor ve böylece bir “uzlaşmaya” varmaya çalışıyor, görüntüsü vardı.
Bu görüntü, siyasete de PKK’nın galebe çaldığı, devleti masaya oturttuğu ve meyvelerini toplamaya başlayacağı biçiminde bir hava yansıtıyordu.
Tepkiler
Şimdi oluşan farklı görüntüye farklı tepki gösteriliyor.
Örneğin, bu kafayla bu iş çözülmez, operasyonlar durmalı, 90’lara mı dönüyoruz tepkisi...
Bu tepki, operasyonlar açısından değerlendirilince bu mana çıkıyor:
- Bir vadide PKK kampı varsa, niye gidip vuruyorsunuz?
- Kamplarda veya mağaralardaki kışın geçmesini bekleyen teröristlerden ne istiyorsunuz?
- Niye durup dururken operasyon yapıp şu kadar silahlı adam ve şu kadar silah ve mühimmatı alıyorsunuz?
- Maraş kırsalındaki sığınağın size ne zararı var?
- Sığınakta üç oda bir salon, uydu telefon varsa, size ne oluyor?
Ne oldu?
Gündeme gelen “ne oldu” sorusunun yanıtı, “ne olduysa siyasi otoritede oldu” biçiminde verilebilir.
Değişiklik, siyasi otoritenin politikasındaki değişikliktir.
Önceki dönemdeki görüntünün kaynağını da son günlerdeki görüntünün kaynağını da siyasi otoritenin politika değişikliğinde aramak gerekir.
Açılım ve Habur’la başlayan ve seçimlere kadar uzanan süreçte siyasi otorite bir “tereddüt” içinde görünüyordu. PKK’yla masada mı anlaşacak, PKK’nın taleplerini anayasada mı karşılayacak, referanduma mı gidecek, özerklik mi verilecek belli olmayan bir hava vardı.
Askerle polis arasında eşgüdümlü bir çalışma yoktu, istihbaratın kim tarafından kim için toplandığı ve ne yapıldığı da belli değildi. Asker ve polis, alan hâkimiyeti konseptini çoktan terk etmiş bu hâkimiyet PKK’ya bırakılmış gibi görünüyordu. Şimdi tersi görünüyor.
Bu tablo gösteriyor ki, ne olduysa siyasi otoritenin anlayışında oldu...
Sıfırlanır mı?
Son operasyonlardaki sonuçlara bakarak, PKK’nın sıfırlanacağını sanmak da doğru değil elbette...
Bunu en üst düzeydeki güvenlik yetkilileri de söylüyorlar. PKK’nın eylem kapasite ve kabiliyetini marjinalize etmek temel amaç, ama hem siyasi otorite hem de güvenlik güçleri bu operasyonlarla PKK’nın sıfırlanacağını beklemiyorlar.
Buna karşın, yine PKK ve siyasi temsilcilerinin arkalarında çok etkin bir silahlı güçle siyasi otoritenin karşısına çıkmaları başka, bu tehditten yoksun çıkmaları başkadır.
Anlaşılan hükümetin yeni politikası bu.