İttihat ve Terakki liderleriyle ilgili olarak çoğu kişinin kulağına çalınmış bir, “Malta sürgünleri” olayı vardır, ama pek üzerinde durulmaz.
Osmanlı savaşı kaybedince İttihatçıların sürgüne gönderildiği yer olarak bilinir Malta...
Oysa Malta olayı bir sürgün gibi görülse; dillere ve belleklere öyle kazınmış olsa da, esas itibarıyla Ermeni iddialarıyla ilgili bir soruşturmadır.
Fransa’nın, “Ermenilere soykırım uygulanmamıştır” demeyi bile suç saydığı bugünlerde, İttihatçıların Malta’ya niye götürüldükleri ve orada ne olduğunu belgeleriyle açıklamak Türkiye açısından bir ihtiyaç haline geldi.
Eski TBMM Başkan Vekili Uluç Gürkan’ın, bu konuda üzerinde durulması gereken bir önerisi var.
Gürkan, “Türkiye Malta belgelerini İngiltere’den istesin” diyor. “İngiltere bu belgeleri ya Türkiye’ye versin ya da açıklasın” önerisinde bulunuyor. Bu sağlanırsa Ermeni soykırımı iddiasının geçersiz olduğunun, İngiliz Kraliyet Başsavcılığı tarafından da nasıl tespit ve kabul edildiğinin görüleceğini vurguluyor.
Malta nedir?
İttihatçılar Malta’ya neden götürüldü? Malta olayı nedir?
İngilizlerin, İttihat ve Terakki’nin 141 asker ve sivil yöneticisini Malta’ya götürmesinin nedeni Ermenileri toplu olarak katlettikleri iddiasıdır.
Malta olayı bugünkü deyimiyle Ermeni soykırımı iddiasını araştırmak üzere İngiliz Kraliyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü bir soruşturmadır.
Önde gelen İttihatçılar, 1919-1921 yılları arasında Malta adasında tutulmuş ve iki sene boyunca Ermenilere soykırım uyguladıkları iddiası araştırılmış, bu yönde kanıtlar bulunmaya çalışılmıştır.
Malta soruşturması, kanıt bulunması halinde tıpkı Yahudi soykırımı nedeniyle Almanları yargılamak üzere kurulan Nürnberg gibi bir mahkeme kurulması amacıyla yapılmıştır.
İngiliz Kraliyet Başsavcılığı, Ermeni soykırımı iddiasıyla ilgili olarak ABD’de, Mısır’da, Kafkasya’da, Irak’ta kanıt aramış, ancak bulamamıştır.
Takipsizlik kararı
Gürkan’ın Ermeni Sorununu Anlamak isimli kitabında vurguladığı gibi İngiliz Kraliyet Başsavcılığı, “Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin hukuken geçerli hiçbir kanıt bulunamadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı vermiş, başka bir deyişle yargılamaya gerek olmadığı sonucuna varmıştır.
Herhalde İngiliz Kraliyet Başsavcılığı’nın, bu kararı Türkleri sevdiği için vermediği ortadadır. Esasen Malta da Nürnberg gibi bir mahkeme kurulması hazırlıklarını yapmış; o zamanın Birleşmiş Milletler’i olan Milletler Cemiyeti’nde bu hazırlık kabul görmüştür. Milletler Cemiyeti’nin oturumlarında İngiliz Kraliyet Başsavcılığı’nın dava açmaya karar vermesi halinde mahkemenin nasıl kurulacağı dahi konuşulmuştur. Milletler Cemiyeti, bu amaçla bir “Danışma Kurulu” da atamıştır.
Ancak dava açmayı gerektirecek bir kanıt bulunamadığı için İngiliz Kraliyet Başsavcılığı kovuşturmaya gerek olmadığına karar vermiştir.
İki yıl boyunca soykırım suçu işledikleri varsayılarak Malta’da tutulan İttihatçılar, başsavcılığın bu kararı üzerine serbest bırakılmışlardı.
Aranan yargı kararı
Fransa, 2001 yılında Ermeni soykırımının yapıldığına dair bir kanunu kabul etti. Şimdi de ifade özgürlüğünü bir yana bırakarak “Ermeni soykırımı yoktur” demeyi suç sayan bir kanunu Senato’dan da geçirdi. Hem de hiçbir belgeye, bir kanıta dayanmadan....
Oysa Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi’ne göre bir olayın soykırım sayılabilmesi için öncelikle bu yönde bir mahkeme kararının bulunması gerekiyor. 1915 olaylarının soykırım olduğuna ilişkin ulusal veya uluslararası hiçbir mahkeme kararı yok.
Ama aksini kanıtlayan bir yargısal karar var. Soruşturma yargısal sürecin bir aşaması olduğuna göre Ermeni soykırımı olmadığını gösteren bir yargısal süreç ve karardan söz edebiliriz. Bu süreç ve karar, bizim “Malta sürgünleri” deyip geçtiğimiz, İngiliz Kraliyet Başsavcılığı’nın takipsizlikle sonuçlandırdığı soruşturmadır.
Sevr’e dayanıyor
Malta süreci ve soruşturmasının Türkiye’nin tanımadığı Sevr’e dayandığını da belirtmek gerekiyor. Malta, Sevr’e göre yürütülmüş bir sorgulama sürecidir.
Türkiye’nin Sevr’i tanımamış olması, bu süreçte ortaya çıkan gerçeğin de görülmemesi anlamına gelmez.
Bu itibarla eğer Malta belgeleri İngiltere tarafından açıklanırsa, Ermeni soykırımı iddiasının dayanaktan yoksun olduğu da anlaşılır.