Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


ABD, Irak’a müdahale ederse, Türkiye de Kuzey Irak’a girer mi? Ankara’da askeri konularda çalışan stratejistler bu soruya şu yanıtı veriyorlar:
- Girer ve bu meşru olur.
Bu yanıtın gerekçesini de şöyle özetliyorlar:
- Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kuzey Irak’ta kuvvet bulundurması ve gerektiğinde bunu aktif olarak kullanması doğal ve meşrudur. Çünkü, Kuzey Irak, Körfez Savaşı’ndan bu yana Türkiye’nin ulusal güvenliğine ve ulusal bütünlüğüne dönük saldırıların merkez üssü olarak işlev görmüştür ve bugün de aynı yönlerde tehdit oluşturacak durumdadır. Irak’ın toprak bütünlüğünü veya idari yapısını değiştirecek gelişmelere Türkiye kayıtsız kalamaz.
Bu gelişmeleri ise şöyle tanımlıyorlar:
- Kuzey Irak’ta altyapısı fiilen oluşturulan devletin siyasi olarak ilanı, Türkmenlerin güvenliğini tehdit edecek bir oluşum, Türkiye’ye yönelik çok büyük bir göç dalgası. Bu gelişmeler karşısında Türkiye’nin müdahale etmesi meşru hakkı olur. Bu tür gelişmeler, doğrudan Türkiye’nin güvenliğini ve bütünlüğünü tehdit niteliği taşır.
- Peki, Türkiye nereye kadar müdahale edebilir?
Bu soruya verilen yanıt ise şöyle:
- Körfez Savaşı’ndan sonra belirlenen limitler var. Bağdat’a, 36. paralelin yukarısında askeri birlik bulundurmak ve uçuş yapmak yasaklanmış durumdadır. Uluslararası hukuka dayalı bir sınır çizilmiştir. Bu nedenle Türkiye’nin 36. paralelin güneyine inmesi söz konusu olmaz. Böyle bir durumda bu doğrudan Irak’la savaş anlamı taşır. Oysa, Ankara’nın yaklaşımı, Kuzey Irak’ın, Türkiye’nin güvenliğine ve bütünlüğüne dönük tehdit oluşturacak gelişmelere sahne olmasıdır. Türkiye’nin müdahalesi bununla sınırlı olur.
- Bu konu ABD ile görüşüldü mü?
Aynı kaynaklar bu soruya da şu yanıtı veriyorlar:
- Bu strateji elbette yansıtılmıştır. Ancak, Türkiye’nin böyle bir müdahalede bulunması, ABD’nin Irak’a müdahalesine bağlı değildir. Eğer sayılan gelişmelerden biri olursa, ABD Irak’a müdahale etsin veya etmesin, Türkiye kendi güvenliği için gerekeni yapar. Bunun için mutlaka ABD’nin müdahalesi gerekmez. Bu, Türkiye’nin ulusal güvenliği ve ulusal çıkarını doğrudan ilgilendiren bir konudur. Pazarlık konusu da değildir.
Askeri konularda çalışan stratejistlerin yaklaşımı ve gerekçeleri bunlar.
Peki, bu değerlendirme ve gerekçeler siyasi otorite tarafından da paylaşılıyor mu? Bu sorunun yanıtının "evet" olduğunu söyleyebiliriz.
İktidar değişikliği siyasi otorite açısından farklılık yaratır mı?
Ankara’daki hava, yaratmayacağı yönünde...
Nedeni ise Kuzey Irak politikasının bir devlet politikası niteliği taşıdığı yolundaki görüş birliği...