Koalisyon güçleri Kaddafi’yi, Kaddafi de kendi halkını vurmayı sürdürüyor. İktidarı bırakmayan Kaddafi, halkını uzun süreli bir savaşa teşvik ederken, bombalamayı sürdüren koalisyon güçlerinin amacı konusunda da ciddi kuşkular giderek yaygınlaşıyor.
Farklı sesler
Libya’ya yapılan askeri müdahale konusunda koalisyon güçleri arasında söylem farkı dikkat çekerken, diğer ülkelerden de farklı tepkiler gelmeye başladı. İtalya, askeri harekâtın NATO tarafından üstlenilmesini istiyor. Eğer böyle bir üstlenme olmayacaksa üslerini kapatacaklarını belirtiyor. Fransa ise harekâtın lideri konumunda kalmak istiyor. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, yaklaşan seçimler öncesinde milliyetçilerin desteğini alabilmek için, “küresel güç” rolüne soyunmuş görünüyor. Libya’ya karşı en şahin tutum bir süre önce Kaddafi’ye Paris Devlet Konukevi’nin bahçesinde çadır kurduran Sarkozy’den geliyor. Sarkozy, ayrıca NATO şemsiyesine Arap ülkelerinin tepki göstereceğini belirterek, mesafeli duruyor. ABD ise harekâtın komutanlığını kısa süre içinde koalisyonun diğer ülkelerine devredeceğini açıkladı. Rusya Başbakanı Putin ile Devlet Başkanı Medvedev’in de çelişkili açıklamaları oldu. Patin, harekâtı Kaddafi gibi “haçlı seferi”ne benzetirken, Medvedev, Putin’in bu açıklamasını abartılı buldu. Hindistan, koalisyon güçlerinin saldırısını durdurması çağrısı yaparken, Arap Ligi’nden, “endişe” beyanları geldi.
Bu tablo içinde Amerika, Fransa, İngiltere ve İtalya’nın yürüttüğü koalisyonun askeri harekâtının amacı konusunda da ciddi kuşkular ortaya çıktı.
Ankara’nın kuşkusu
Bu kuşkuyu en açık biçimde dile getiren Ankara oldu. Libya halkına karşı silah doğrultmayacağı mesajını veren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın NATO’ya karşı öne sürdüğü şartlar tersten okunursa kuşkunun çerçevesi de ortaya çıkıyor.
Ankara, harekât en kısa zamanda sonuçlandırılmalıdır, derken harekâtın ucu açık bir şekilde sürdürülmesinden kaygı duyduğunu ifade ediyor.
Keza, NATO Libya’nın Libyalılara ait olduğunu tespit ve tescil için işlev görmeli derken, koalisyon güçlerinin Kaddafi’yi bahane ederek Libya’yı işgal edeceklerinden duyduğu kuşkuyu yansıtıyor.
Nihayet, Libya halkı kendi geleceğini inşa etmek konusunda özgür bırakılmalı şartıyla da, “petrolü koalisyon güçlerine rahatlıkla akıtacak kukla bir yönetim” kurulmasından da endişe ettiğini belirtmiş oluyor.
Ankara’nın dünya kamuoyuna açıkladığı kuşkuların yersiz olduğu söylenemez. Irak örneği gözler önündeyken koalisyon güçlerinin Libya’ya sadece insani amaçlarla müdahale ettiği, amacının petrol değil Libya’ya demokrasi ve özgürlük getirmek olduğuna inanmak çok kolay değil.
Ulusal politika
Hükümet, Libya’ya karşı izlediği politikayı partiler üstü bir konuma getirmek istiyor. Muhalefetin de desteğini alarak Libya konusunda ulusal bir politika oluşturmaya çabalıyor. İç siyasette sağlayacağı böyle bir görüntünün koalisyon güçlerine ve NATO’ya karşı elini güçlendireceğini düşünüyor.
Bu amaçla, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun muhalefet partilerini bilgilendirmesine ve TBMM’de kapalı bir oturum yapılmasına karar verdi.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, hükümetin Libya’da izlediği politikayı doğru bulduğunu ifade ederek, Başbakan Erdoğan’ın aradığı ana muhalefet desteğini vermiş oldu. MHP ise Libya konusundaki söylemi ile hükümetin tutumuna karşı çıkmadı ama Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun bilgi vermek istediği randevuyu da reddetti.
MHP, Davutoğlu’nu kabul etmese de doğrudan karşı bir duruş sergilemiyor. Kılıçdaroğlu’nun verdiği destek ise hükümetin elini güçlendirecektir.
TBMM’deki kapalı oturumdan sonra Ankara’nın iktidar ve muhalefetiyle ulusal politika oluşturmuş başkent görüntüsü vermesi mümkün görünüyor.