Bu haftaki 32. Gün programı önemli tartışmalara sahne oldu. Mehmet Ali Birand’ın yönettiği programda, Prof. Dr. Mümtazer Türköne ile emekli Hava Tuğgeneral Ramiz İlker’in tartışmaları ilgi çekiciydi. Program konuklarından biri olan emekli Koramiral Atilla Kıyat ise siyasilerin mutlaka üzerinde durmaları gereken bir analiz yaptı.
Kıyat, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un, her vesileyle dile getirdiği, “TSK’ya karşı asimetrik savaş yürütülüyor” sözlerini anımsattı ve şöyle dedi:
“Genelkurmay Başkanı TSK’ya karşı asimetrik savaş var, diyor. Ama hiçbir savcı gidip Genelkurmay Başkanı’na nedir bu asimetrik saldırı, elinizdeki kanıtlar nedir, diye sormuyor.”
Kıyat’ın bu saptaması üzerinde durulmalı. Org. Başbuğ’a gidip bu konuyu soruşturuyoruz diyen bir savcı oldu mu? Genelkurmay Başkanı’ndan bilgi, belge isteyen oldu mu? Genelkurmay Başkanı’nın bu şikâyetiyle ilgilenen oldu mu?
Seçim kime karşı kazanıldı?
Kıyat’ın dikkat çeken bir analizi de 22 Temmuz seçimlerinden sonra oluşan havayla ilgiliydi. TSK’nın hedef tahtasına oturtulduğu son dönemler dikkate alındığında Kıyat’ın analizi önem kazanıyor.
Kıyat, şu değerlendirmeyi yaptı:
“AKP yüzde 47 gibi bir oy aldı. Seçim sanki diğer siyasi partilere karşı kazanılmış bir zafer değil de TSK’ya, yargıya, üniversitelere karşı kazanılmış bir zafer gibi yansıtıldı.”
Koramiral rütbesiyle emekli olmuş Kıyat gibi bir isim 22 Temmuz sonrası süreci böyle algılıyorsa, bunun üzerinde durmak gerekir. Durum Kıyat’ın değerlendirdiği gibi değilse, o zaman, bu algıya yol açan olaylar üzerinde durulması şarttır.
TSK’ya yönelik yıpratma kampanyası, 27 Nisan bildirisine dayandırıyorsa, onun sorumluluğunu eski Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt, kişisel olarak üstlendi. Bunu vesile edip TSK’yı kurum olarak hedef yapıp, “her türlü kötülüğün kaynağı ve bir terör örgütü gibi göstermeye” çalışmak, yapılacak en büyük yanlıştır.
Değer mi?
Kıyat, analizinin sonunda bir de “Değer mi?” sorusunu gündeme getirdi. Yapılanların TSK personeli açısından etkileri üzerinde durdu. Ve “Eğer dedi, “TSK’da değer mi sorusunu soranların sayısı artarsa işte asıl büyük tehdit o zaman oluşur.”
Kıyat, denizci olduğu için firkateyn komutanından örnek verdi: Somali açıklarında görev yapan firkateyn komutanı TSK’ya yapılanlar karşısında, “Değer mi?” diye düşünmeye başlarsa... Aldığı zorlu eğitimi, çocuklarını, ailesini aylarca görememesi, canını ortaya koyarak yaptığı görevleri, vatanı için canını vermek üzere yetiştirilmiş olmasını, düşünürse ve “Değer mi?” derse... Ve bunu düşünen TSK personelinin sayısı artarsa...
Kıyat, canı pahasına sadece firkateynde değil, dağ başında yaz-kış, gece-gündüz görev yapan, teröristle çatışan askerlerin moral düzeyinin önemine işaret etmek istedi. Yaşanılanların bu askerlerin morali üzerindeki etkilerine dikkati çekti.
Emekli Koramiral Kıyat’ın analizi bu konular üzerinde düşünme zamanının geldiğini, hatta geçmekte olduğunu gösteriyor. TSK’da suç işleyen varsa onların bulunması ve yargıya teslim edilmeleri başka, fırsat bu fırsattır diyerek TSK’yı günah keçisi yapmak başkadır.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan son günlerde sıkça kurumlar arası çatışma olmadığını vurguluyor ve aksine, uyumlu çalışıldığına ilişkin mesaj ve görüntüler veriyorlar. Bu durum çatışmanın yol açtığı ve açacağı algının yaratacağı sorunların farkında olduklarını gösteriyor. Ancak sorun görüntü vermenin de ötesinde TSK’nın karşı karşıya kaldığını ifade ettiği sorunlarla daha yakından ilgilenilmesini gerektiriyor.