CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 27 Nisan bildirisinin dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın işbirliğiyle hazırlandığı iddiasını dün de tekrarladı.
Büyükanıt’ın, Kılıçdaroğlu’na verdiği yanıtı dün yansıtmıştım. Büyükanıt, Kılıçdaroğlu’nun sözlerini hayal mahsulü, şahsına yapılmış bir hakaret olarak nitelemiş, kınadığını ve tekzip ettiğini söylemişti.
Kılıçdaroğlu, dünkü görüşmemizde Büyükanıt’ın açıklamasından tatmin olmadığını belirtti.
“Hakareti asla düşünmem”
Kılıçdaroğlu, Büyükanıt’ın “şahsıma hakarettir” sözlerini şöyle değerlendirdi:
“Benim hiçbir zaman hakaret gibi bir niyetim olmaz. Böyle bir amaç asla gütmem. Hakaret söz konusu değil. Bu eleştiridir. Ayrıca ben sadece bireysel görüşlerimi de dile getirmiyorum. Milyonlar Dolmabahçe’de 2,5 saat ne konuşulduğunu öğrenmek istiyorlar, bu kamuoyunun hakkıdır. Ben, bunu dile getiriyorum ve Sayın Başbakan’ı ve Sayın Büyükanıt’ı bu görüşmeyi açıklamaya davet ediyorum.”
“Hangisi doğru?”
CHP lideri Kılıçdaroğlu, Dolmabahçe görüşmesiyle ilgili olarak Başbakan Erdoğan’ın ve dönemin Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın sözlerinde çelişki olduğunu da belirterek, şöyle devam etti:
“Başbakan, Dolmabahçe konuşmasını, özel görüşmedir, diye açıkladı. Mezara kadar gider dedi. Büyükanıt ise, Dolmabahçe görüşmesi için devlet işi diyor. Bunların hangisi doğru? Devlet işi mi, özel iş mi? Bunun açıklığa kavuşması gerekiyor. Bir Başbakan’la bir Genelkurmay Başkanı mezara götürecek kadar özel ve gizli ne konuşabilirler? Devletten, milletten ne saklayabilirler?”
“Mezara değil arşive”
Kılıçdaroğlu, devletin kuralları ve gelenekleri olduğunu anımsatarak, Dolmabahçe görüşmesiyle ilgili şu yorumu yaptı:
“Sayın Büyükanıt, Dolmabahçe’nin devlet işi olduğunu ısrarla söylüyor. Devlette gizli kalması gereken görüşmeler olabilir. Eğer Dolmabahçe görüşmesi öyleyse, o zaman bu görüşme mezara değil devlet arşivine gider. Gizlilik derecesi verilir ama arşive konulur. Devlette devamlılık esastır. Gelecek yöneticiler, nesiller bu bilgiye sahip olur. Böyle olması gerekir. Kimse, ben devlet işini mezara götürüyorum, diyemez. Eğer devlet işi değil de özel işse, o zaman bir çıkar görüşmesidir, ortada bir çıkar işbirliği vardır. Büyükanıt, 27 Nisan’da muhtırayı internete koyacak, 28 Nisan’da hükümet toplanacak, o toplantıya Milli Savunma Bakanı davet edilmeyecek, karşı muhtıra verilecek, 1 Mayıs’ta erken seçim kararı alınacak, 4 Mayıs’ta Başbakan ve Genelkurmay Başkanı Dolmabahçe’de 2,5 saat görüşecekler ve bunu mezara götürecekler; bu olmaz. Ardından darbe mağduriyeti ve edebiyatıyla AKP oylarını artıracak, Büyükanıt kendini garanti altına alacak, bu kabul edilemez.”
“Büyükanıt yargılanmalı”
CHP lideri, 27 Nisan bildirisinin bir muhtıra olduğunu tekrarladı ve şöyle devam etti:
“Büyükanıt, 27 Nisan’da bir muhtıra vermiştir. Bu Başbakan’ın işbirliği ile olmuştur. Ortada bir çıkar işbirliği vardır. Muhtıra suçtur. Büyükanıt mutlaka yargılanmalıdır. Savcıların harekete geçmesi, Başbakan’ın harekete geçmesi gerekir. Biz gerekeni yapacağız. Bugünkü iktidar yapmasa da bizim iktidarımızda Büyükanıt yargılanacaktır.”
“Büyükanıt’ın avukatı Çelik”
Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın ve hükümetin 27 Nisan’dan darbe mağduriyeti çıkararak seçime gittiğini belirtti ve şu değerlendirmeyi yaptı:
“27 Nisan’dan sonra hükümet karşı muhtıra açıkladı. Büyükanıt’ı darbe girişiminde bulunmakla suçladı. Seçim kampanyasını buna oturtturdu. Darbe mağduru edebiyatı yaptı. O gün Büyükanıt’ı suçlayarak oy toplamaya yöneldi. Peki bugün ne yapıyor? Büyükanıt’ın avukatlığını yapıyorlar. Bu ne büyük çelişkidir? Büyükanıt’ın bugün avukatlığını kim yapıyor? AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik. Bu da benim çıkar işbirliği sözlerimi doğruluyor.”