Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Farzedin ki katır sahibisiniz. Ve sizin katırın inadı tuttu ve gidip manavda ne var ne yok yediği gibi üstüne üstlük manava da bir çifte atıp ortalığı dağıttı...
Katırın kusuruna bakmaz yargı yakanıza yapışır, kendinizi kurtaramazsınız. Ne katırın kusuruna bakarlar ne de sizin...
Veya diyelim ki, gariban bir faytoncunun atı Allah göstermesin şaha kalkıp arabadan kurtuldu ve attığı bir çifteyle de sokakta oynayan bir çocuğu öldürdü. Hayvandır ne yapsa yeridir, diyemez; kendinizi “ölüme sebebiyet vermekten” mahkeme karşısında bulursunuz.
Kanun böyledir.
Katır sahibi olmak öyle ciddi bir iştir hukukumuzdaki katırın verdiği zararda kusur aranmaz. O katırı kim idare ediyorsa; sahibiyse sahibi, seyisiyse seyisi kusur aranmaksızın sorumludur kanun karşısında.
Buna hukukta “kusursuz sorumluluk hali” diyorlar.
Diyeceksiniz ki, katır sahibi olmakla müteahhit olmanın ne ilgisi var?
Çok ilgisi var.
Aynı kanun, tıpkı katır sahibi gibi müteahhidi de kusur aramaksızın sorumlu tutar.

“Fena bina yapmak”
Der ki:
“Bir bina veya imal olunan herhangi bir şeyin maliki, o şeyin fena yapılmasından yahut muhafazasındaki kusurundan dolayı mesul olur.” (Borçlar Kanunu Madde 58)
“O şeyin fena yapılmasın”dan kastedilen nedir, diye sorarsanız; şudur:
“Binanın yapılışının fena olması veya bakımının gereğinin yapılmamış olması; genel olarak fena inşa ile fennin ve tekniğin icaplarına uygun olmayan inşa kastedilir.”
İşte hayvan sahibi olmakla müteahhit olmak arasındaki benzerlik, kanunun her ikisini de, “kusursuz sorumluluk” hali saymasıdır.
Demek ki, bir bina yapıp satacaksanız bu binayı “fena ve fenne aykırı” yapmayacaksınız. Eğer fena yaptıysanız, kanun kusurunuza bakmadan yakanıza yapışılmasını emrediyor.

Kusur kimde?
Kanun böyle diyor ama bizde sorumluluk için yine “kusur” aranıyor ve o “kusur” da ya o fena binayı alan gariban vatandaşta bulunuyor ya da kötü kaderde!
Kardeşim göz var izan var, ne diye gidip oradan ev alırsın? Hadi aldın, niye deprem olunca nerede duracağını bilmezsin? Sonuç gelir “eğitim şart”a bağlanır. Ölen öldüğüyle kalır.
Bir Veli Göçer bulunur, iş kapanır gider.

Neyi tartışıyoruz?
Geriye doğru onlarca örneği var da, son iki büyük depreme bakmak yeterli.
1999 Marmara depreminde yüzlerce bina yerle bir oldu; on binlerce vatandaşımız yaşamını yitirdi. On binlercesi yaralandı; aileler dağıldı. Bir adet “Veli Göçer” bulundu. Yüzlerce binanın altında binlerce can gitti...
Hocalar televizyonlara çıktılar. Anlattılar, anlattılar; uyardılar. Bir slogan da bıraktılar:
“Deprem öldürmez, bina öldürür.”
Kanunlar yapıldı, yönetmelikler çıkarıldı, genelgeler yayımlandı, denetim firmaları kuruldu...
Sonuç ne oldu?
Van’da görüldüğü gibi oldu.
Deprem öldürmedi binalar öldürdü.
Bir “Veli Göçer” bulunur gibiyken, o da ortadan kayboldu.
Hocalar yine televizyonlara çıktılar. Yine anlattılar, yine anlattılar ve sonuca bağladılar:
“Deprem öldürmez, bina öldürür.”
Müteahhit olmak katır sahibi olmak kadar ciddiye alınmayacaksa, eminim ki, kanunda ne kadar yazarsa yazsın; bir sonraki depremde “deprem değil fena bina” yine öldürecek bizi...