Şile Limanı’ndan, fırtınadan dolayı zor anlar yaşayan Rus mürettebatına yardım için çıkmaya çalışırken kayalıklara çarpan KEGM-7 Acil Müdahale Botu’nun kaptanı Cemil Özben, çarkçıbaşı Mehmet Genç ve yağcı Turgay Sarıboğa, son nefeslerini o kayalıkların dibinde verdiler.
Bottan kayalıklara atlayarak hayatta kalan Ahmet Kasarcı, orada yaşanan son anları anlattı:
“Makine off olunca, Cemil Kaptan, dev dalgaların kayalara çarptığı tekne parçalanmadan hemen önce telefonla bir yetkiliyi aradı. Telefonla konuştuğu kişiye, ‘Makine kaput. İş akdinizi feshedeceğim demiştiniz. Şimdi biz ölüyoruz. Ne biliyorsanız yapın’ dedi.”
Peki, Cemil Kaptan’ın bu isyanının kaynağı neydi?
Yine soruşturma dosyasına göre, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü, Cemil Özben’den önce, yardım için denize açılan kurtarma botunun kaptanı Rıfkı Çırtlık’a, dev dalgalardan dolayı denize açılamadığını rapor edince, “Savunmanı yaz, istifanı ver, botu boşalt” demişti.
Botu teslim alması için aranan Özben’in istirahatta olmasına rağmen aranmasına tepki göstermesine, “Ya botu alıp çıkacaksın ya da istifanı vereceksin” karşılığı verilmişti.
Göz göre göre yollandılar
Özben’in eşinin anlatımına göre Cemil Kaptan, bu telefondan sonra, “Başıma gelene bak, dedem de denizde boğuldu, beni de denizde boğacaklar” dedi. Evden ayrılırken de eşine Şile’ye gideceğini ancak denize çıkmayacağını söyledi.
Ancak öyle olmadı, Cemil Özben, denize açılmak zorunda kaldı ve mürettebatıyla birlikte can verdi.
Şimdi, Cemil Özben’e zorla kullandırılan botla ilgili, kazadan bir gün önce, “emergency akü grubunun ömrünü tamamladığına” yönelik bir raporun bulunduğu ortaya çıkıyor. Rapora göre, 5 aküden biri boş, diğerleri ise eksik güçte.
26 Kasım 2012 tarihli rapora göre de botun otomatik pilot mekanizması çalışmıyor. Buna karşılık, o havada, raporlardan sonra tamir görmediği bilinmesine rağmen bot, hem de personel tehdit edilerek göreve çıkartılıyor.
Bu aküler boş olmasaydı, motorlarının durduğu anda yardım sistemi devreye girebilecek, botun kayalıklara sürüklenmesi önlenebilecekti. Ancak önlem alınmadı.
Çaresiz durumdaki Cemil Kaptan ve mürettebatı, göz göre göre ölüme gönderildi.
Tuzla’da 152 işçi
Denilebilir ki yaşananlar, bir anlık ihmalin, belli kişilerin sorumsuzluğundan kaynaklandı.
Ama öyle olmadığını biliyoruz.
Tuzla tersanelerinde bugüne kadar 152 işçi yaşamını yitirdi iş standartlarının mevzuata uygun olmamasından dolayı.
Ne etkili bir soruşturma yürütüldü, ne ölümler sonlandı.
Kısa aralıklarla yaşadığımız deprem felaketlerinin hemen hepsinden sonra, yönetmeliklere uygun yapılmamış binalar, ruhsatsız yapılaşmalar nedeniyle insanların yaşamını yitirdiği ortaya çıktı.
Bütün bunların üzerinden kader denilerek geçilmesi mümkün değil.
Biliyoruz ki insan yaşamının çok değerli olmadığı bir coğrafya burası.
Ama artık bunu değiştirmek, ölümlerin hesabını sormak, ihmallere ağır faturalar çıkartmak gerekiyor.
Öncelikle Cemil Özben, Mehmet Genç ve Turgay Sarıboğa’nın ölümlerinden başlanarak.
Bu dosyanın üzerinden basit bir “görevi ihmal” suçlamasıyla geçilmemesi belki de birçok kişinin yaşamının bugünden kurtarılması anlamına gelecek.