Ne oldu anlatın bakalım?
- Müşteki polisleri hedef alarak, ağza alınmayacak sinkaflı küfürler edip, kendisini nasıl getirdiğimiz konusunda tehditler ediyordu.
- Sonra ne oldu?
- Bunun üzerine ortalığı sakinleştirmek için biz müştekiyi sağ tarafta bulunan ifade alma odasına davet ettik. Kapı yarı açıktı. Bayanın küfürleri devam ediyordu.
- Siz ne yaptınız?
- İçeri girdiğimde ikisinin arbede yaşadığını gördüm. B (polis memuru) müştekinin ellerini tutuyordu. O da küfür ediyordu. Ben de kendisine müdahale ettiğimde bu sefer elleriyle kendisine zarar vermeye başladı. Saçlarını çekti. Ben de kendisine zarar vermemesi için ellerini tuttum.
- Sonra?
- Kendini yere bıraktı. Bu oda içinde yine şahıs yerdeyken kendine zarar vermeye devam etti. Ellerini tutmaya çalışırken şahıs kafasını yere vurmaya başladı. Şahsı etkisiz hale getirdik. Araçtan kelepçe getirdik taktım. Sakinleştirdik.
Pes doğrusu!
Gözlerimize mi inanalım bu ifadeye mi? Güvenlik kamerasının kaydında kadını evire çevire dövenler sanki bu polisler değil! Hele resmi kıyafetiyle perdeleri çeken, telefonla konuşmaya devam eden ve müdahale etmeyen şahıs da polis değil!
Kadın kendi kendini dövmüş demek ki! Yüzünü gözünü morartmış, onunla da yetinmemiş, kendini yere atmış ve kafasını da yere vurmaya başlamış! Kendine işkence yapmış!
Dolayısıyla kadını döverken izlediğimiz polisler, hiçbir şey yapmamışlar!
Kadını sakinleştirmişler! Kendine daha fazla zarar vermesini önlemişler.
Tavuk yemi hikâyesi
Bu ifadeler, gümrükte yakalanan kaçakçının haline dönmüş görünüyor.
Hani, gümrükten bir çuval kaçak saat geçirirken yakalanan kaçakçının hikâyesine.
Gümrük memuru bir çuval saati gösterip sormuş kaçakçıya:
- Bunlar ne?
Kaçakçı cevap vermiş:
- Tavuk yemi...
- Bunlar saat kardeşim tavuk yemi olur mu?
“Vallahi” demiş kaçakçı:
- Ben önlerine atacağım, yerlerse... Yemezlerse kendileri bilir.
Bu ifadeler de o hesap...
Kırılma noktası olmalı
Karakolda kadını döverken görüntülenen polislerin bu olayı, emniyet teşkilatı için bir kırılma noktası olmalı. Yargı gerekeni yapmalı ve emniyet teşkilatı da idare olarak bu zihniyeti bir daha geri gelmemek üzere tarihe gömmeli.
Hele, özrü kabahatinden büyük açıklamalar dönemi kapanmalı. Hani “o zaten konsomatris” türü açıklamalar.
Türkiye, bu zihniyet yüzünden insan haklarına saygılı, demokratik bir hukuk devleti haline gelemedi yıllardır.
Devlet zor kullandıktan sonra hep “o zaten” gerekçelerine sarıldı.
Kaçmak-sığınmak
Demokratik hukuk devletlerinde karakol kaçılacak yer değil sığınılacak yerdir.
Zorda kalan vatandaşın karakola doğru koşması gerekirken, bu tür olaylar, aksine karakoldan kaçmasına, uzak durmasına neden oluyor.
Polis, vatandaşın koruyucusu, yardımcısı olmalı.
Çocuklar böyle eğitilmeli.
Ama önce bu güveni polis vermeli ki, vatandaş da çocuğuna, bir sıkıntın olduğunda önce polise başvur diyebilsin.
Şiddet gören kadın gönül rahatlığı içinde polise sığınabilsin.