“Orada silah bırakıp dağdan inen, pişmanlığını ifade eden yahut önceki şartlarından vazgeçip evine dönen insanlar olacaktı, bu bir model olacaktı ve peşinden başka adımlar atılacaktı.”
Habur girişi sırasında İçişleri Bakanı olan Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, “Habur’un nasıl bir model” olarak düşünüldüğünü bu sözlerle aktarıyor. Star gazetesinde Fadime Özkan’ın sorularını yanıtlayan Atalay, Habur süreci, Oslo süreci ve son dönemde yoğunlaşan operasyonların perde arkasına ilişkin çok önemli bilgiler veriyor.
‘DTP zarar verdi’
Habur girişinde sürecin DTP tarafından nasıl istismar edildiğini şöyle anlatıyor:
“Bu konuda DTP’nin yaptığı diğer partilerin yaptığından daha fazla zarar verdi sürece. Biz orada (Habur’da) olacakları önceden tespit ettik, DTP ile görüşmelerimizde. Ahmet Türk ile görüştük. Habur’dan iki gün önce haberler gelmişti. DTP’liler hazırlık yapıyor diye. Acele aradım. Mehdi Eker’in Çiftlik’teki ofisine geldiler. Ahmet Bey ile Sırrı Sakık. Bakın yürüyen bir süreç var. Sabote etmeyin, ettirmeyin. Sizle de görüşüyoruz, gelenleri âlâ ile vâlâ ile karşılamayın dedik. Doğrusu devlet olarak olunca riski göğüsledik, süreç sağlıklı yürüsün diye, eleştiri de aldık.”
Atalay’ın bu girişimine karşın Habur’da yaşananlar hafızalarda taze. Zafer işaretleri ve dağ kıyafetleriyle giriş yapan PKK’lılar, süreci baltaladıkları gibi hükümeti de zor durumda bırakmışlardı. Hükümetin açılım sürecinde frene basıp söylem değiştirmesindeki en önemli faktör Habur girişinde yaratılan ve kamuoyunun sert tepkisine neden olan havaydı.
Özel oturum ve özeleştiri
Atalay, Habur girişiyle ilgili bir özeleştiri de yapıyor:
“Parlamentoda özel oturum yaptık. Bunu ilk defa söylüyorum. Ondan önce dağdan inişi de göstermek için biraz da zamanı sıkıştırarak bu ilk inişlerin olmasını istedik. Devletin istihbarat kurumları organize ettiler. Ama bildiğiniz Habur yaşandı. Öyle olmayabilirdi. Biz de kendimizle ilgili daha iyi organize edilebilirdi diye kendimizi birçok yönden inceledik.”
Kesilen Oslo süreci ve operasyonlar
Özkan, Oslo sürecini anımsatarak şöyle soruyor:
“Medyaya sızdırılan PKK-MİT görüşmeleri gösterdi ki aslında görüşmeler olgunlaşmış çözüme çok yaklaşılmış. Her şey konuşuluyorken, belli bir noktaya gelinmişken ne oldu da böyle oldu peki?”
Atalay yanıtlıyor:
“Ben iyi niyetini hep koruyan biriyim ama burada hiçbir iyi niyet görmüyorum. Seçimden sonra başlayan terör, temmuzun ortasında Silvan’da dinlenirken 13 askerimizin şehit edilmesi, aynı gün bizim aklıselim diye bildiğimiz Ahmet Türk’ün başında olduğu DTK’nın demokratik özerklik ilan etmesi. Bunların hiçbirini iyi niyetle yorumlayamayız. Bir seçim yapılmış. Kürt siyasetini Meclis’te yürütmek için yüksek sayıda vekil seçilmiş. Bir kısmı sorunlu ama Ankara’ya gelmiyor, Diyarbakır’dan ayrılmıyorlar. Çünkü onlara öyle deniyor. Bunları sonra biz de tetkik ettik. AK Parti hükümeti, devlet, devletin bütün mekanizmaları sorunları çözelim derken böyle bir tablo çıkıyor. Ondan sonra gelişen değişik terör olayları. Ağustosta kendi aramızda konuşurken Başbakanımız da, büyük bir insani bakışla ‘ya bu Ramazan’ diyorduk. Ama acımasız tam manasıyla haince saldırılar oldu. 17 Ağustos öncesi oturduk konuştuk ve içeride-dışarıda operasyon kararı aldık.”
Özkan’ın Atalay’la yaptığı bu söyleşi Habur ve Oslo sonrası süreci anlamak açısından çok önemli bilgiler içeriyor. Gelişmelerin perde arkasını özetliyor, PKK-DTK-BDP cephesinin söyledikleri ile yaptıklarının birbirini hiç tutmadığını da ortaya koyuyor.