Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, “milletvekilleri çıkarsa, teröristlerle, tecavüzcüler de çıkar” diyor. Bu gerekçeyle de tutukluluk süresinin kısaltılmasına karşı çıkıyor.
Bakan, teröristlerin çıkmasından kaygı duyuyor demek ki...
Peki Habur’da nasıl oldu bu iş?
Hatırlayalım:
Bir siyasi anlaşma gereği PKK’lılar Habur’dan zafer işaretleriyle giriş yaptılar.
Her zanlıyı kilometrelerce uzakta da olsa mahkemeye getirten Türk yargısı, bu kez PKK’lıların ayağına gitti.
Habur’a bir seyyar mahkeme gönderildi. Gelen PKK’lılar bu mahkemeye çıkarıldılar.
“Değiliz deseniz de pişmansınız”
PKK’lılara denildi ki:
- Eğer pişman olduğunuzu söylerseniz, pişmanlıktan yararlanacak ve serbest kalacaksınız.
PKK’lılar cevap verdiler:
- Biz pişman değiliz, pişman olduğumuzu da beyan etmeyiz.
PKK’lılar ne terör örgütüne mensup olduklarını inkâr ettiler ne de pişmanlık belirttiler.
Habur’a ayaklarına giden mahkeme hüküm kurdu:
- Hal ve hareketlerinden pişman oldukları anlaşıldığından...
PKK’lılar aksini söyledikleri halde pişmanlıktan yararlandılar ve serbest kaldılar.
“Biz PKK’lıyız” demelerine rağmen terör örgütü üyeliğinden tutuklanmadılar, bu konuda bir soruşturma dahi açılmadı.
Habur’a geldikleri gibi yine otobüsün üzerinde, zafer işaretleri yaparak yollarına devam etiler.
O zaman Adalet Bakanı Ergin, bu karar örnek oluşturur, diğer teröristler de talep ederler, ayaklarına mahkeme isterler, sonra pişmanız demedikleri halde serbest kalırlar, demedi...
Böyle çifte standart uygulayan bir yargı sistemimiz var, maalesef.
Şimdi Adalet Bakanı’nın çıkıp, tutukluluk süresini kısaltırsak teröristler ve tecavüzcüler de serbest kalır, demesi iyi bir demagoji örneğinden başka anlam taşımıyor.

Bakan’ın karıştırdığı süre
Adalet Bakanı Ergin’in, “yargılama süresi kısalırsa tutukluluk süresi de kısalır” ifadesi, bir ön kabulle hareket ettiğini gösteriyor.
Tutukluluk süresinin kısalmasını yargılama süresinin kısalmasına bağladığına göre, demek ki Ergin, yargılamanın tutuklu yapılmasını esas alıyor; anlamı çıkıyor. Oysa, hukukumuzda tutuksuz yargılama esas, tutuklu yargılama bir istisna. Buna karşın Adalet Bakanı’nın bunun tersini düşündüğü anlaşılıyor.
Bakan’ın ifadesi, dün CHP milletvekili Rıza Türmen ve Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan’ın da vurguladıkları gibi, yargılama süresi ile tutukluluk süresini birbirine karıştırdığını düşündürüyor. Tutuksuz yargılama esas olduğuna göre, tutukluluk süresini yargılama süresine bağlamak temel bir yanlış.
Tabii Adalet Bakanı Ergin’in bir hukukçu olarak bunu bilmediğini düşünmek çok zor. Karışıklığı bilerek yaptığını düşünmek daha gerçekçi duruyor.

Geç gelen adalet
Bakan Ergin’in bu yaklaşımı, milletvekillerinin tutukluluk halinin devamını dolaylı olarak destekleyen bir anlayış.
Geç gelen adalet adalet değildir, özdeyişinin çok iyi ifade ettiği gibi, uzun tutukluluk sürelerinin sonunda beraat eden sanıklar için telafisi imkânsız zararlar söz konusu. Ayrıca uzun tutukluluk süresinin ceza verilmesi yönünde bir psikolojik baskı yaratacağı da düşünülmesi gereken bir diğer yön.
Bu tartışmalara girmeden AB’yle tam üyelik müzakeresi yapan Türkiye’nin AİHM kararlarına uygun biçimde tutukluluk süresini yeniden düzenlemesi en doğru yol olur.