Kamuoyunda “4+4+4 modeli” olarak bilinen yeni eğitim yasasında saptayabildiğim sorunlu yönleri maddeler halinde yansıtmıştım.
Milli Eğitim Komisyonu Sözcüsü ve Ak Parti Kocaeli Milletvekili Fikri Işık, sorunlu gördüğüm konularla ilgili yanıtlar verdi. Işık’ın yanıtlarını özetle sunuyorum.
Hazırlık safhası
Düzenlemenin bir tasarı olarak değil teklif olarak sunulmasını ve hazırlık aşamasında ise bilimsel çalıştayların yapılmadığını, oysa ülkenin geleceğini ilgilendiren eğitim gibi bir alanda yapılacak genel düzenlemenin çok daha detaylı hazırlıklara dayanması gerektiğini belirtmiştim.
Işık, bu eleştirimi yanıtlarken, yasa düzenlemesinin Meclis’e tasarı veya teklif şeklinde verilmesinin Meclis komisyonlarının çalışmaları açısından önemli olmadığını, bir fark gözetmediklerini belirttikten sonra şu bilgiyi verdi:
“Biz, bir alt komisyon kurarak teklifle ilgili detaylı bir çalışma yaptık. Bu süreçte eğitimle ilgili sivil toplum kuruluşlarının da görüşlerini aldık. ERG, TEPAV, TED, ÖNDER, TEV, TESK, ENSAR’ın görüşlerini değerlendirdik. ODTÜ ve Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi dekanlarını TBMM’ye davet ettik ve görüşlerine başvurduk. Avrupa ve gelişmiş ülkelerin eğitim sistemlerini inceledik. Bu çalışmalar sonucunda teklif metni yasalaşırken 5/4 oranında değişmiş oldu.”
8 yıllık kesintisiz eğitim
Yeni yasanın 8 yıllık kesintisiz eğitimi kaldırmasını eleştirmiş, bu uygulamanın okullaşma oranı açısından başarılı sonuçlar verdiğini ifade etmiştik. 4+4+4 modeliyle ilköğretimin fiilen 5 yıla indiğini, ikinci 4 yıllık aşamada 9 yaşındaki çocukların da mesleğe yönlendirilmesinin yanlış olduğunu, dünyada da örneği bulunmadığını kaydetmiştim.
Komisyon Sözcüsü Fikri Işık, bu konudaki görüşünü şöyle özetledi:
“Zorunlu eğitimin 8 yıla çıkarılması ile kesintisiz olması birbirinden tümüyle ayrı değerlendirilmesi gereken iki konudur. 1997 yılında zorunlu eğitimin 8 yıla çıkarılmasına, o günkü muhalefet partileri de dahil, sağduyulu hiç kimse karşı çıkmamıştı. Karşı çıkılan eğitimin kesintisiz olmasıydı. Unutulmamalıdır ki, 8 yıllık zorunlu eğitimde elde edilen başarıda en büyük pay Ak Parti iktidarınındır. Kesintisiz 8 yıllık eğitim, dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde uygulanmamaktadır. Çocukların ilgi, yetenek, gelişim ve tercihlerini eğitim sistemine yansıtmayan anlayış artık çağdışı kalmıştır. Yeni sistem, sadece dini tercihleri öğrencilerimizin el becerileri, müzik, spor, sanat, dil, vs. yeteneklerini geliştirebilecekleri zengin bir seçmeli dersler/programlar havuzu oluşturulmasını sağlamaktır.”
PİSA’da başarısızlık
Yeni sistemin din eğitimi ve imam hatip ortaokullarını eksen alan bir düzenleme olduğunu belirtmiş, oysa çocukların PİSA sınavlarında matematik ve fen bilimlerinde sonuncu veya sondan ikinci olabildiklerine dikkat çekmiştim.
Işık, bu konuda da şu yorumu yaptı:
“Bana göre, PİSA sınavlarında başarı için eğitimde seçeneklerin artırılması, ortamın özgürleştirilmesi, öğrencilerin okulu ve okumayı sevmesi, bilgi ile dost olması, aldığı bilgi ile hayata dokunabilmesi önemlidir. Bu yasa, bu konuda atılan önemli bir adımdır. Ancak daha yapılacak çok iş var.”
Mesleki yönlendirme
Yeni sistemde çocukların 9 yaşında mesleki yönlendirmeye tabi tutulacaklarını, oysa bu yaşın Avrupa’da 14-15 ve 16 olduğunu ifade etmiş, ayrıca okula başlama yaşının 5’e çekilmesini de eleştirmiştim.
Komisyon Sözcüsü Işık, bu konularda şu değerlendirmeyi yaptı:
“Zorunlu eğitime başlama yaşı 6’dır. Mevcut uygulama da 68 aydır. Bu aydan önce ilköğretime başlama, ancak ailenin isteği ve uzmanların onayına bağlı olmalıdır.
Bu kanunda ortaokulda mesleki eğitim yoktur. Temel beceri eğitimi de temel din eğitimi de meslek eğitimi değildir. Matematik dersi sadece mühendislik eğitimi için olmadığı gibi temel din eğitimi de sadece ilahiyatçılar için değildir.”
Denetimden kaçınma
Yeni yasanın tablet bilgisayar alımlarının 15 yıl boyunca Kamu İhale Kanunu (KİK) dışında tutulmasını denetimden kaçınma olarak eleştirmiş ve bu düzenlemenin kayırmacılık, suiistimal iddialarına yol açacağını belirtmiştim.
Işık, bu eleştiriye de şu yanıtı verdi:
“FATİH projesinin KİK kapsamı dışında tutulması, ülkemizde yerli tablet üretimi (digital çağın yakalanması) açısından kaçınılmazdır. Zira mevcut KİK’e göre, yerli ve yabancı üreticilerin fiyat farkı yüzde 15’ten fazla olursa idarenin tercih imkânı ortadan kalkar. Bütün dünyadaki teknolojik gelişmelerin temelinde önemli ölçüde devlet ihtiyaçlarının yerli üretimle (yerli üretimi ve üreticiyi koruyarak) karşılama yöntemi yatmaktadır.”