Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esat, liderliği babasından devraldığında bazı umutlar belirmişti.
Genç Esad’ın soğuk savaş döneminin sona erdiği, Berlin Duvarı’nın yıkıldığı, Sovyetler Birliği’nin dağıldığı yeni dönemi doğru okuyabileceği bekleniyordu. Suriye’yi, Sovyetler’in koruması altında bir istihbarat devleti olmaktan çıkarabileceği ve demokratik açılımlarla yumuşak bir geçiş sağlanabileceği umut ediliyordu.
Ancak öyle olmadı. Genç Esat da, reformlar yapacakmış gibi görünse de babasından devraldığı rejimi sürdürmeyi yeğledi.
Arap Baharı, bugün Beşar Esat’ın iktidarını şiddetli sallıyor. Esat, Arap Baharı’nı da doğru okuyamamış görünüyor. Askerle iktidarını koruyabileceğini düşünüyor.
Halkın isyan ettiği her şehre ordusuyla giriyor, yüzlerce, binlerce vatandaşını öldürmekten çekinmiyor. Sivil yandaşlarını da silahlandırıyor.
Beşar Esat, bu tutumuyla halkını bir iç savaşa sürüklüyor.
Esat, eğer halkını seviyorsa, kan dökmeyi bırakmalıdır. Artık bu süreçte iktidarını sürdüremeyeceğini görmeli ve uzatmaları oynamaktansa, bir an önce çekilerek, ülkede kan akmasını önleyecek mutabakata dayalı bir geçici yönetime zemin hazırlamalıdır.
Rusya ve Çin de kurtaramaz
Rusya ve Çin’in Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde veto yetkilerini Esat lehine kullanmış olmaları, süreci ve sonucu değiştirmeye yetmez.
Bir aşamadan sonra Rusya da, Çin de Esat sonrası için pozisyon almaya, yeni süreç için pazarlık yapmaya otururlar. Kendi çıkarlarını gözetir ve Esat’ın arkasından çekilirler.
Fark, daha fazla kan olur
Esat’ın orduyu kullanarak iktidarda kalmaya çalışması daha fazla kan dökülmesine sebep olur, Esat’ın iktidarını korumasını sağlamaz. Belki, biraz süreyi uzatabilir ama sonucu değiştirmez.
Esat, artık iktidarda kalamayacağını görmeli ve kendisini değil halkını düşünmelidir.
Esat’ın, Kaddafi’ye göre güçlü yanı bir orduya sahip olmasıdır. Ancak o ordudan bile bugün muhalif sesler geliyor ve parçalanma işaretleri her geçen gün artıyor.
Suriye liderinin bir süre sonra ordunun kontrolünü kaybetmesi de büyük olasılıktır. Parçalanmış bir ordu ve milis kuvvetlerin sokaklarda olacağı bir Suriye daha fazla kana bulanacaktır.
Esat’ın bundan sonraki tek görevi bunu önlemektir.
Türkiye insani çizgide durmalı
Esat rejimine karşı en sert çıkışı Türkiye yaptı, yapıyor. Ankara’nın aldığı tutum Washington’dan da sertti.
Bu sertlik, “Acaba Türkiye, Suriye’ye müdahale mi edecek; ABD, Türkiye’yi mi öne sürüyor?” gibi sorulara da neden olmuştu.
Ankara, bu bakımdan çok dikkatli olmalıdır. Elbette Suriye’de yaşananlara kayıtsız kalamaz. Ancak, Türkiye’nin ilgisi ve yardımı insani çizgide olmalıdır.
Bir askeri müdahaleye muharip güç olarak katılmamalı, çatışmaya girmemelidir.
Türkiye’nin yapacağı, Esat rejiminden, çatışmalardan kaçanlara insani yardımda bulunmak, bir göç dalgasıyla karşılaştığında, onları kabul edebilecek önlemleri almaktır.
Suriye’ye ise başta sağlık olmak üzere insani yardımda bulunmak veya yapılacak yardımların yerine ulaşmasını sağlamak olmalıdır.
Diğer taraftan da iç savaşın önlenmesi için Esat’ın gerçekleri görmesini sağlamak amacıyla diplomatik çabalarını sürdürmelidir.