Kastamonu-Çankırı yolunda Ilgaz dağının eteklerinde kurulan pusuda, bir polis şehit oldu, bir polis ağır yaralandı. Şehit polise Allah’tan rahmet, yaralı polise acil şifalar diliyorum.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kastamonu’dan helikopterle ayrıldıktan sonra Ankara’ya dönmek üzere hareket eden konvoyuna eskortluk yapan polis otosuna gerçekleştirilen saldırının iki temel hedefi olduğu anlaşılıyor.
Birincisi Başbakan Erdoğan’a yönelik bir tehdit, ikincisi ise bir süredir aynı bölgede PKK’lılarla çatışan polisten intikam almak...
Hedef seçimi
Olaydan sonra konuşan Kastamonulu görgü tanıkları, Başbakan Erdoğan’ın kente geleceğinin günler öncesinden bilindiğini ve son günlerde bu bölgede teröristlerin eylem yaptıklarını söylediler. Bir süre önce Taşköprü’de polisi tarayan teröristlerin, daha sonra dağda bir çobanı alıkoydukları da biliniyordu.
Teröristler, dünkü saldırıyla sadece polisi değil aynı zamanda Başbakan’ın de hedef olduğu mesajı verdiler. Seçim kampanyalarının güven içinde olmadığı havası yaratmaya çalıştılar.
Bu tehdit sadece Başbakan Erdoğan ve polislerle de sınırlı değil. Tüm liderler ve seçim kampanyaları için de geçerli. Genel olarak seçimlerin güvenliğini tehdit eden bir saldırı olarak görülüyor.
Teröre karşı tek ses
Seçim arifesinde olsak da Başbakan’ın konvoyunda polise yapılan bu saldırı tüm siyasi partiler, toplumun kesimleri tarafından lanetlenmelidir. Terörle mücadele, partiler üstü bir konu olarak ele alınmalıdır. Terörle ve terörle mücadele yoluyla siyaset yapılmayacağını göstermek üzere, tüm liderler tek ses olmalıdır.
Batı’da eylem
Teröristlerin Ilgaz dağlarındaki varlığı ve bu bölgedeki eylemleri de ayrıca dikkat çekici. Lojistik desteğe daha kolay ulaştıkları bölgelerde değil batı bölgelerinde eylem yapmalarının da bir mesajı var elbette...
Terör örgütü, Türkiye’nin her yerinde eylem yapabilecek kabiliyet ve kapasiteye sahip olduğunu göstererek, toplumu sindirmeye, demokratik yolları ve sandığı baskı altına almaya çalışıyor.
Kastamonu’da bunu yapan, desteğinin fazla olduğu yerlerde neler yapmaz, dedirtmek istiyor. Bu da özellikle Güneydoğu’da seçmeni tehdit altına alıyor, sandığı gölgeliyor.
Silah ve siyaset
Terör örgütü ve destekçileri, bir yandan demokratik olanakları kullanarak bir yandan da silahla siyaset yapıyorlar. Her seçim döneminde olduğu gibi söylemlerini ve eylemlerini sertleştirerek ortamı geriyor ve ardından silahlı eylemlerle seçmenin özgür iradesine ipotek koymaya çalışıyorlar.
Bu koşullar altında terör örgütünün baskısı altında bulunan yerlerde, demokratik ve özgür bir seçim yapıldığını söylemek mümkün değildir.
Terörü reddetmek
Aynı çizgide politika yapan siyasi partiler ve kuruluşlar, terörü lanetleyip, reddetmiyorlar. Aksine zaman zaman silahlı güce dayanarak dayatma politikasına yöneliyorlar. Bir taraftan terör bitsin, kan dökülmesin propagandası yaparken bir yandan da terör örgütünden ve liderlerinden gelecek mesajları gözlüyorlar. Buna da “demokratik mücadele” diyorlar, “demokratik Türkiye” diye propaganda yapıyorlar.
Durum “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” özdeyişine tam uyuyor.