Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Erdoğan, partisinin il kongrelerini stadyumlarda dev mitingler şeklinde yapıyor. Ankara il kongresini de 19 Mayıs Stadyumu’nda yaptı. Stadyum gibi dışı da doluydu. Gazeteciler için bile stadyuma girmek çok zordu.
Başbakan Erdoğan, parti tabanını canlı tutmayı, ülke gündemindeki her konuyu ve izlediği politikaları iç siyasette partisi lehine kitleleri coşturacak biçimde işlemeyi başarıyor.
Ankara il kongresinde de stadyumu aynı yöntemle sık sık coşturdu.
Erdoğan, 19 Mayıs Stadyumu’na gelmeden iki önemli toplantı gerçekleştirdi.
Suriye ile yaşanan kriz çevresinde güvenlik zirvesi topladı. Komutanlar ve MİT Müsteşarı ile bir araya geldi. Aynı saatlerde Cenevre’de Suriye zirvesi toplanmıştı. Keza TBMM’de yine özel yetkili mahkemelerle ilgili çok önemli yasa çalışması sürüyordu.
İkinci önemli teması ise Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana ile yaptığı görüşmeydi. Erdoğan, Zana ile Başbakanlık Resmi Konutu’nda 1,5 saati bulan uzun bir görüşme yaptı.
Erdoğan, içte ve dışta çok önemli olan bu konuların hepsini, partisinin Ankara il kongresine taşıdı ve mesajlarını buradan verdi.

“Kukla diktatör Esad”
Başbakan Erdoğan, Beşar Esad’a yüklenmeden önce Türkiye’ye yöneltilen eleştirileri iç politikayla da birleştirerek yanıtlamaya özen gösterdi.
Ankara’yı “barışın”, “uzlaşmanın”, “hoşgörünün” başkenti; “hukuka”, “uluslararası hukuka” ve “her ülkenin iç işlerine saygılı” bir dünya başkenti olarak tanımladı. Böylece Suriye’nin iç işlerine karışmak, savaş istemek gibi eleştirileri yanıtlamış oldu.
Bu yanıtları verdikten sonra da Beşar Esad’a gözdağı vermeyi sürdürdü. Türkiye’nin, Filistin’deki zulme, Somali’deki yoksulluğa kayıtsız kalamayacağı gibi, Suriye’de bebeklerin, çocukların, masum kadınların insanlık dışı yöntemlerle katledilmelerine duyarsız kalamayacağını vurgulayarak, Esad’a karşı politikasının gerekçelerini sıralamış oldu.
Esad’ı, bir kez “kukla diktatör” olarak tanımlayan Erdoğan, “üzerimize saldırtılan bu diktatörlere haddini bildirecek güçteyiz” diyerek de yüklenmeyi sürdürdü.

“Yurtta Sulh Cihanda Sulh”
Erdoğan’ın, Suriye olayı üzerinden CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yanıt verirken, Atatürk’ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesini de gündeme getirmesi dikkat çekiciydi.
Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun Suriye’nin uçağımızı düşürmesinden sonra, “sıçan geçer yol olur” sözleriyle Ankara’yı gerekli yanıtı verememekle eleştirmesine yanıt verirken, “Biz fareden korkmayız, bizde aslanlar var” dedi.
Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nu, “ürkek dış politika” izlemekle suçlarken, Gazi Mustafa Kemal’in, “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesini, CHP’nin yanlış anladığını ve Türkiye’yi içine kapattığını belirtti.
“Yurtta sulh cihanda sulh” ilkesini doğrudan eleştirmedi ama Türkiye’nin CHP döneminde, Türk dünyasıyla, Doğu’yla, Batı’yla, Kuzey’le, Güney’le temas kurmadığını söyleyerek, dolaylı biçimde artık bu dönemin geride kaldığını savundu.

Dış politika savunması
Başbakan Erdoğan’ın, partisinin Ankara il kongresinde yaptığı konuşmaya esas olarak dış politika hakimdi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu’na yüklenirken, aynı zamanda hükümetin izlediği dış politika konusunda savunma yaptı. Türkiye’nin, yaşanan Suriye krizi dahil karşılaştığı sorunları etkin ve gündem belirleyen bir başkent haline gelmesine bağladı.
Erdoğan, daha önceki il kongrelerinde olduğu gibi Ankara’da da Türkiye’nin en ağır sorunlarını içeren konuşmasında, yine tarihi öne çıkaran ve CHP’yi sorumlu tutan bir yöntem izleyerek partililerini coşturan bir konuşma yaptı.