Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Tayyip Erdoğan, merakla beklenen Diyarbakır konuşmasını yaptı. Erdoğan, Diyarbakır konuşması için yaratılan beklentiye oranla “düşük profilli” bir konuşma yaptı. Sıcak sulara girmedi. Etrafından dolaşmayı tercih etti.
Başbakan Erdoğan’ın, Diyarbakır konuşmasını çok dikkatli hazırladığı anlaşılıyor. Uçlara gitmeyen, ortada kalmaya çalışan konular ve cümleler seçmişti.

Duygulara hitap
Erdoğan, Diyarbakır’da teröre, PKK’ya, BDP’ye, Kürt sorununa “damardan” girmedi. 2005 konuşmasına göre iddiasız bir konuşma yaptı.
Birlik-beraberlik mesajları verirken “yaratan” gibi, “insan sevgisi”, “kardeşlik” gibi en geniş ortak paylar üzerinde dolaşmayı yeğledi. Geleceğe dönük değil daha çok geçmişe yönelik bir konuşmaydı.
Diyarbakır’a sembol haline gelmiş isim ve konularla çiçek attı. Musa Anter’den, Ahmet Kaya’dan, Şivan Perver’den, Selahaddin Eyyübi’den söz etmesi bunun örnekleriydi.

Anayasa vaadi
Erdoğan, PKK-BDP çizgisinin yükselttiği beklentiyi karşılayacak bir konuşma yapmadı. Öcalan, PKK ve BDP’nin gündemde tuttuğu “demokratik özerklik” konusuna hiç girmedi.
Sadece 2011 seçimlerinden sonra yeni anayasa yapacaklarını söyledi. Bundan öteye bir vaatte bulunmadı ancak isteyenin umutlarını bu anayasaya bırakmasına açık kapı bıraktı. Referandumda evet demenin yeni anayasanın yolunu açacağını söyleyerek, belli belirsiz bir “havuç” göstermiş oldu.

Anne dengesi
Erdoğan, şehit anneleriyle, terörist anneleri arasında da denge kurdu. ‘Çorumlu şehit annesinin gözyaşları da, çocuğunu çetelere, dağda terör örgütüne kaptırmış ve kaybetmiş annenin gözyaşları da benim içime akar’ diyerek eşit mesafede durdu.

Diyarbakır cezaevi
Başbakan’ın, 12 Eylül’ün işkence sembolü haline gelmiş olan Diyarbakır Cezaevi konusuna girmesi bekleniyordu. Nitekim öyle yaptı. Diyarbakır Cezaevi de ortak paydaydı. Cezaevinin kapatılacağını ve yıkılacağını açıkladı. 12 Eylül’de işkence görenleri anarak, selam göndermiş oldu.

Bahçeli’ye yanıt
Erdoğan, MHP lideri Bahçeli’nin, “Söyle de beni mahcup et” dediği vurgulu ifadeler kullanmadı. “Tek bayrak, tek millet, tek vatan, tek devlet” demedi. Bunun yerine “780 bin kilometrekare vatan toprağı”, “Türküyle, Kürdüyle, Çerkeziyle, Pomakıyla, Romanıyla 73 milyon benim kardeşim” demeyi tercih etti.
MHP lideri Bahçeli’ye “Diyarbakır’a gelemiyorsun” göndermesi yaparak, “Gelebiliyorsan gel bu meydanda konuş” diyerek yüklendi.

Çok Ankara, az Diyarbakır
Konuşmasının önemli bölümü de Ankara’daki gibiydi. Diyarbakır’dan “evet” oyu isterken icraatın içinden ağırlıklı bir konuşma yaptı. Demokratikleşme, insan hak ve özgürlüklerine ağırlık verdi. Konuşma, “çok Ankara, az Diyarbakır” konuşmasıydı.

Boykotu etkilemez
Başbakan Erdoğan, BDP’nin boykot kararını değiştirecek bir konuşma yapmadı. Ahmet Türk’ün ve Selahattin Demirtaş’ın beklentilerinden uzak bir konuşmaydı. Boykotu kırmayı hedeflemiş, vaatler içeren bir konuşma değildi.
Erdoğan’ın bu konuşmasının boykot kararına uyacak seçmeni etkilemeyeceği söylenebilir.