DSP Grup Başkanvekili Emrehan Halıcı, dün bir basın toplantısı düzenleyerek, Devlet Bakanı Kemal Derviş’in, kararını vermesini istedi. Hem hükümette kalıp hem de DSP’yi parçalayan gruplarla siyasi temasını sürdürmeye devam edemeyeceğini vurguladı.
Halıcı’nın verdiği mesajın anlamı, "Başbakan Ecevit’in, Derviş’i istifaya davet ettiği"dir. Bu çok açık...
Hüsamettin Özkan’a da istifa daveti böyle yapılmıştı. Yine Halıcı bir basın toplantısı düzenlemiş ve Özkan’ı, Ecevit’i korumamakla suçlamıştı. Halıcı aynı suçlamayı dünkü basın toplantısında Derviş’e yöneltti.
Özkan mesajı almış ve istifasını vermişti.
Derviş de aynı yolu izler mi?
Derviş’in, Ecevit’in, Halıcı vasıtasıyla gönderdiği istifa mesajını aldığına kuşku yok. Büyük olasılıkla Özkan’ın izlediği yolu izleyecektir. Ancak, Derviş’in yakınından gelen bir diğer mesaj da yarın IMF’nin Türkiye için 1.1 milyar dolarlık kredi dilimini serbest bırakacak olması. Derviş’in bunu beklemeye çalışacağı da belirtiliyor. Ancak, Ecevit ve hükümet cephesinde, "buna gerek yok" havası hakim. Diğer deyişle, Derviş’e gönderilen, "makul sürede kararını ver" mesajı, "en kısa sürede istifanı ver" anlamı taşıyor.
Peki, Ecevit’i bu noktaya getiren ne oldu? Daha önce, "Derviş giderse ben de kalmam" diyen ve Derviş’i ikinci kez partisine çağıran Ecevit, neden Derviş’in çekilmesi gerektiği kararına vardı:
Başbakan Ecevit’in yakın çevresi ve kurmaylarından gelen bilgi ve değerlendirme şöyle:
"Sayın Derviş’in hükümette kalmasını Başbakan ve Cumhurbaşkanı istediler. İstifasını geri aldırdılar. Ancak, Derviş’in hükümette kalması istenirken bu sürede siyasi temaslarını asgariye indirmesi, öncelikle ekonomiyle ilgilenmesi gerektiği de vurgulanmıştı. Derviş de bunu kabul etmişti. Buna karşın Derviş, siyasi faaliyetlerini azaltmadığı gibi artırdı. Üstelik, bu temaslarını daha çok DSP karşıtı bir konumda sürdürdü. DSP’yi bölen harekete destek verdiğini açıklamaya devam etti. Bu etik bir tutum değil. Hem DSP kontenjanından bakanlığı sürdüreceksiniz, hem de DSP’yi parçalamayı hedefleyen kişi ve hareketlerle birlikte olacaksınız. Derviş’in doğru tutumu alması için hoşgörü gösterildi. Ama Sayın Derviş, artık bunu istismar etmeye başladı."
Derviş’in, "temas trafiği ve ittifak arayışının suyunu çıkardığı"nı ifade eden Ecevit’in kurmaylarına göre, bardağı taşıran son gelişme, İstanbul temasları oldu:
"Sayın Derviş, ABD’den döndükten sonra Sayın Ecevit’le görüştü. Bu görüşmeden sonra ağırlığı ekonomiye vereceğini, bakanlık görevinin elverdiği ölçüde siyasi temaslar yapacağını söyledi. Ama ekonomiyi bir tarafa bıraktı ve yoğun bir temas trafiğine yöneldi. Son İstanbul ziyaretinde Erdal İnönü’nün yanı sıra Beykoz’da Hüsamettin Özkan’la görüştü. Daha önce İsmail Cem’le bir araya geldi. Bu hareketi desteklediğini ve içinde olduğunu açıkladı. Beykoz görüşmesi artık bardağı taşırdı. Açıkça DSP’yi bölen kişi ve harekete destek olmayı sürdüreceğini belirtti. Artık bu görüntü kaldırılabilir bir durum değildir. DSP’ye savaş açmış kişi ve kuruluşlarla birlikte siyaset yapacaksa hükümette kendisine tahsis edilen DSP’nin bakanlık koltuğunu bırakmalı, gidip destek olduğunu söylediği harekette siyasete başlamalıdır. Artık kamuoyunun da Derviş’in ne yaptığını ve ne yapacağını izlemekten başı dönmüş durumdadır."
Peki Derviş, bu davete karşın bakanlığı sürdürmek için ısrar ederse ne olur? Azil müessesesi işlettirilir mi?
Ecevit’in kurmayları bu soruya, "Azle gerek kalacağını sanmıyoruz, Sayın Derviş mesajı almıştır, gereğini yapar" yanıtını veriyorlar.
Bu gelişme gösteriyor ki, Ecevit ve DSP, Derviş’le köprüleri attı.
Geriye kaldı, YTP ve CHP...
Derviş, biraz daha "temas" yaparsa, son iki seçenek bire de inebilir.