Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye ve KKTC, Rauf Denktaş’ı görkemli bir törenle son yolculuğuna uğurladı.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve KKTC’nin tam kadro yer aldığı cenaze töreni, Denktaş’ın hak ettiği bir törendi. Bu uğurlama, Denktaş’a yakışan bir uğurlamaydı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, eski CHP liderleri Deniz Baykal, Hikmet Çetin, Altan Öymen’in, DSP lideri Masum Türker’in, çok sayıda bakanın, KKTC’nin mevcut ve eski tüm liderleri ve siyasetçilerinin, binlerce vatandaşın törende hazır bulunmaları, Denktaş’ın Türk ulusu nezdinde nasıl bir yere sahip olduğunu da gösterdi.

Varoluş ve kurtuluş
Rauf Denktaş, 20. yüzyılın en yetenekli liderlerinden biriydi. Ömrünü verdiği davasını başarıya ulaştırmış bir lider olarak Türk ve KKTC tarihinde her zaman özel bir yere sahip olacaktır.
Denktaş’ın en önemli başarısı, Kıbrıs Türkü’nün varoluş mücadelesine öncülük etmesi, başarıya ulaşması ve bunu egemen bir devletle taçlandırmış olmasıdır.
Rum yönetiminin yok etmeye çalıştığı Kıbrıs Türk toplumunu Kıbrıs’ta egemen iki ulustan biri konumuna taşımış ve toplum lideri olarak başladığı mücadelesini KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı olarak noktalamıştır.

KKTC yaşamalıdır
Kıbrıs Türkü’nün eşit ve egemen devleti olarak KKTC yaşamalıdır. Kıbrıs Türkü de Türkiye de KKTC’ye ulaşmak için çok ağır bedeller ödemiştir.
Kıbrıs sorununun özünde, Rumların Türkleri Ada’da sindirmek, yollamak ve nihayet siyasi varlığını yok etmek amacı yatar. Sorunu çözümsüzlüğe sürükleyen de yine Rum yönetimi ve onun arkasındaki Yunanistan’dır.
Kıbrıs Türklerinin, Rumların egemenliğindeki bir devlet içinde yeniden azınlık konumuna sürüklenmeleri, zaman içinde Rumların içinde erimeleri ve yok olmalarıyla sonuçlanır. KKTC bu nedenle yaşamalıdır.

Çözüm formülü
Denktaş’ı sürekli çözümün önünde engel olarak görenler, görmek isteyenlerin gizlediği gerçek, Türk tarafının gündeme getirdiği adil çözüm formülünü de gizlemeye çalışmışlardır.
Denktaş’ın savunduğu bu formül, “iki halka, iki bölgeye, iki demokrasiye” dayanan, iki eşit egemen devletin oluşturacağı bir ortak çatı devlettir.
Bu çözümü kabul etmeyen Rum yönetimidir. Bırakın eşit devleti Rum tarafı özünde Türklerin siyasi varlığını kabul etmemektedir.

Denktaş’ın vasiyeti
Rauf Denktaş’ın, kendisinden sonraki yöneticilere ve Kıbrıs Türklerine yaptığı ve çok sık tekrarladığı bir çağrı vardır:
“Devletinizi yıktırmayın, Anavatan’a sırtınızı dönmeyin.”
Denktaş’ın bu çağrısı artık Kıbrıs Türkü ve siyasetçileri için bir vasiyet niteliğindedir.

AB’nin sorunu
Kıbrıs Rum yönetiminin bir Kıbrıs sorunu yoktur, kalmamıştır. Güney Kıbrıs, AB üyesi olmuştur, bugün dönem başkanlığını yürütmektedir.
Güney Kıbrıs, “adanın tamamını temsil eden devlet” olarak AB üyeliğine kabul edildikten sonra Rum yönetiminin Kıbrıs diye bir sorunu kalmamıştır. Bu aşamadan sonra Kıbrıs, AB’nin sorunudur.
Annan Planı’nı kabul eden Kıbrıs Türklerini cezalandırırken, bu plana hayır diyen Rumları ödüllendirmiştir. AB, Türk tarafına verdiği hiçbir sözü tutmamıştır.
Bu koşullarda, Rum yönetiminin, “iki eşit egemen devlete dayalı çatı devlet” çözümünü kabul etmesi, konumundan ödün vermesi için bir neden kalmamıştır. Bu sonucun sorumlusu AB’dir.
Söz verdiği halde Kıbrıs’ı Türkiye’nin önüne ön koşul olarak koyan; bu koşul gereği Annan Planı’na evet demeye Ankara’yı razı eden, ancak sonuçta Türkiye’nin çoktan hak ettiği tam üyeliği önlemek için bin bir dereden su getiren de aynı AB’dir.
Türkiye’nin AB üyeliği önündeki engelin Kıbrıs ve Denktaş olmadığı da ortaya çıkmıştır.