Bir gün CHP’lilerin Süleyman Demirel’i ayakta alkışlayacakları kimin aklına gelirdi.
Dün öyle oldu.
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, CHP’lilerin alkışları arasında kürsüye geldi ve bu buluşmanın nedenini bir cümlede şöyle özetledi:
“Belki birbirimizin değerini anlamakta gecikmiş olabiliriz ama benim başbakan olarak görevlendirdiğim son isim Bülent Ecevit’tir, 2000 yılında Cumhurbaşkanlığı görevim sona ererken bir dönem daha bu görevi yürütmemi isteyen de Bülent Ecevit olmuştur.”
45 yıllık Demirel-Ecevit ilişkisinin nereden nereye geldiğini bu cümleyle özetledi Demirel, yine alkışlar arasında.
Bu buluşmayı sağlayan bir diğer önemli gerekçeyi de konuşmasının sonunda söyledi:
“Biz, ülke bütünlüğüne, milletin refahına, demokratik, laik, sosyal hukuk devletine ve Atatürk ilkelerine sadakatle bağlıydık.”
“Büyüme-küçülme anlamam”
Demirel’le Ecevit arasındaki farkı da şöyle formüle etti Demirel:
“Biz ekonomide büyümeyi esas alırdık, şu kadar büyüyelim, bu kadar büyüyelim diye, merhum Bülent Ecevit ben büyüme küçülme anlamam mevcudu taksim edelim peşindeydi. Tabii biz de büyümeyle elde edilecek hasılanın bölüşülmesini istiyorduk.”
Demirel, 40 yıllık siyasi hayatının en büyük rakibi olan Bülent Ecevit’i, “büyük devlet, siyaset, sanat ve edebiyat adamı” olarak tarif etti.
Nazmiye Hanım’ın tok sözlülüğü
Süleyman Demirel, Ecevit’i anlatırken, damgasını vurdukları 40 yılın hesabını hem kendisi hem de Ecevit adına verdi, desek yanlış olmaz...
Ecevit’le ilgili her anısı bugünün liderleri bakımından da ders niteliğindeydi...
“12 Eylül sabahı” dedi:
- Çantalarımızı elimize, eşlerimizi yanımıza aldık havaalanında buluştuk. Bizi İstanbul’a getirdiler. İstanbul’dan da bir helikoptere bindirdiler, Gelibolu’ya götürüyorlar. Ecevitler önde oturuyor, biz de arkalarındaki sırada. Yağmur yağıyor. Helikoptere su sızıyor. Konuşmuyoruz. Kimse kimseyle konuşmuyor. Ben aşağıya bakıyorum. Yine kendimi tutamadım. Başladım konuşmaya. Aşağıda fabrikaları, tesisleri gösteriyorum. İşte, diyorum şunu biz yaptık, bunu şu zamanda yaptık. Sağolsun Nazmiye Hanım tok sözlüdür; şöyle baktı baktı, sonra dedi ki, “Yaptınız da ne oldu? Nereye gidiyorsunuz şimdi?”
“Aynı denize bakıyoruz”
Demirel, Hamzakoy’la devam etti:
- Geldik Hamzakoy’a yerleştirdiler. Yan yana odalarda kalıyoruz. Merhum Ecevit, dışarı çıkıp yürümek istemiş. Kumandan güvenlik nedeniyle olmaz demiş. Ben öyle bir talepte de bulunmamıştım. Sonra beni arayanlar soruyorlar, ‘Ne oldu? Ecevit’le konuşuyor musunuz?’ Ben de ‘Yok’, diyorum konuşmuyoruz ama aynı denize bakıyoruz.
“Bir defa seçemedik”
Demirel, 1980 öncesini anlatırken AP ve CHP’nin demokrasinin gereği olarak iktidar ve muhalefet olduklarını, ancak devlet işlerini, devlet politikalarını birlikte yürüttüklerini özenle vurguladı.
“İki defa cumhurbaşkanı seçtik” dedi:
- 1966’da bizim AP olarak tek başımıza cumhurbaşkanı seçme gücümüz vardı ama CHP’ye de danışarak seçtik. 1973’te Cumhurbaşkanlığı işgal edilmek isteniyordu. Ecevit’le birlikte karşı durduk, cumhurbaşkanını biz seçtik. 1980’e geldiğimizde seçemedik! Tutturdular seçemediniz diye, kimse seçtiklerimizi söylemiyor. Siyasette herkes kâra ortaktır.
Demirel’in ağzından Ecevit, Türkiye’nin demokrasi tarihi ve mücadelesi gibiydi.
Demirel, CHP’lilerin alkışları arasında kürsüden indi.
Bütün okurlarımın Kurban Bayramı’nı kutlar, trafiğe kurban vermeyecekleri bir bayram dilerim.