Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Moskova’da Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile yaptığı görüşmelerin odak noktasını Suriye oluşturdu diyebiliriz.
Davutoğlu’nun bu görüşmede Lavrov’a, Arap dünyasında yaşanan gelişmelerin 1990’larda Sovyetler’de yaşanan Glasnost Perestroyka süreci olduğunu, ancak Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın bu sürece direndiği görüşünü aktardığı yansıdı. Bu duyum üzerine Ankara’ya dönüş yolunda Davutoğlu’na, Esad’ın yeni anayasa ve seçim sürecini açıkladığını anımsatarak bunun bir çıkış olup olamayacağını sorduğumuzda şu değerlendirmeyi yaptı:

“Gorbaçov değil Miloseviç”
“Esad seçim ve değişim konusunda sürekli tarih verip sonra erteliyor. Şimdi de 6 ay sonra seçim var diyor. Zaman kazanmaya çalışıyor. Glasnost’u Perestroyka’yı engellemeye çalışıyor. Kaçınılmaz bir değişim olacak. Burada doğru tarafta yer almak lazım. Esad, Gorbaçov gibi olsa, başarılı olurdu ama o Miloseviç olmayı tercih etti. Artık değişim için, Gorbaçov olmak için de geç kaldı ve inandırıcılığını yitirdi. Ama Arap dünyası kendi Perestroykasını yapıyor. Ortadoğu bugün Glasnost sürecini yaşıyor. Bu tarihin doğal akışı. Burada değişim yanlılarını anlamak, onları desteklemek lazım.”

Sarkozy İslamofobik oyların peşinde
Davutoğlu ile dönüş yolunda Fransa’nın senatodan geçirdiği Ermeni iddialarıyla ilgili yasayı da tekrar konuştuk. Davutoğlu, Sarkozy’nin sadece Ermeni oyları peşinde değil Le Pen’in aşırı sağcı İslamofobik oyların da peşinde olduğunu söyleyerek şu değerlendirmeyi yaptı:
“Böylesi köklü bir devlet geleneğine sahip olan bir ülkenin cumhurbaşkanının konjonktürel hesaplarla hareket etmesi onun vizyoner olmadığını gösterir. Sarkozy bunu Ermeni oylarını almanın dışında aşırı sağcı İslamofobik oyları almak için de yapıyor. Bu Avrupa siyaseti için kaygı vericidir. Avrupa’nın vizyoner liderlere ihtiyacı var. Küçük hesaplara değil. Böylesi küçük hesaplar Avrupa için büyük tehdittir. Sarkozy aşırı sağın tabanına hitap etmeye çalışıyor. Bu kaygı verici bir durum.”

Anayasa Konseyi’ne gider mi?
Davutoğlu, yasanın Anayasa Konseyi’ne gitme olasılığına ilişkin sorumuza da şu yanıtı verdi:
“Anayasa Konseyi bu yasayı iptal ederse, bir şey olmamış gibi yola devam ederiz. Konseyin kararına göre tutum alırız. Siyasi aktörlere ilişkin tutumumuz değişir, ama Fransız devletine ilişkin tutumumuz değişmez.”
Davutoğlu’nun, “AB ile ilişkilerimizi nasıl etkiler?” sorusuna ise yanıtı şu oldu:
“Bu dönemde AB ilkelerine sahip çıkacak birkaç açıklamanın AB liderlerinden ve kurumlarından gelmesi gerekirdi. Maalesef iyi bir sınav veremediler. Ama Uluslararası Af Örgütü buna karşı çıkıyor. Bu önemli. Zaten bu konu bir müddet sonra Avrupa’nın sorunu haline gelecek. Avrupa’da birileri çıkacak, mahkemeye götürecek. Avrupa’da birlikte yaşama kültürünü olumsuz etkiler. Bir şekilde çatışmacı bir ortamın doğmasını sağlar.”
“ABD Dışişleri’nin Fransa’nın aldığı karara ilişkin açıklamasını nasıl buldunuz” sorusuna da Davutoğlu, “Konu Türkiye olunca herkes dikkatli oluyor. Öyle veya böyle dikkatli oluyor” yanıtını verdi.

Fransa bizim için eşbaşkan olamaz
Davutoğlu, Fransa’nın Minsk Grubu eş başkanlığıyla ilgili olarak da şu değerlendirmeyi yaptı:
“Konu Rusya ile görüşmelerde gündeme geldi. ‘Ne olur?’ diye sordular. Ne olabileceğini, Türkiye’nin tavrını söyledim Lavrov’a. Lavrov’a ayrıca şunu da söyledim: Minsk Grubu Eş başkanı olma niteliğini kaybetmiştir Fransa. Türkiye olarak biz Minsk Grubu üyesiyiz. Bizim açımızdan bu grubun üyesi olarak artık Fransa’yı böyle bir misyonu tarafsız yürütebilecek eş başkan olarak değerlendirmiyoruz. Rusya’ya da bunu söyledik. Çünkü taraf olmanın ötesinde, partizanca taraf oldular.”

Türk-Rus işbirliği
Davutoğlu, Rus mevkidaşı ile tüm bölgeyi ilgilendiren zihin haritası üzerinde çalışma yapmasının da Türk-Rus ilişkilerinde bir paradigma değişikliği olarak algılanması gerektiğini söyledi ve şöyle konuştu:
“Bundan 10 sene önce bir Türk ve Rus dışişleri bakanlarının Balkanlar’dan Karadeniz’e, Orta Doğu’ya Orta Asya’ya kadar tüm coğrafyayı ele alması hayal edilemezdi. Bugün Balkanlar’da beraber proje geliştirelim dedik. Orta Asya’da aynı şekilde. Salt rekabet gibi bir algıyı yok ediyor. Ben bir ara Avrasya Birliği’ni açtım. Ne kastediyorsunuz, diye sordum. Bizim perspektifimiz bir tarafta AB var, bir tarafta Çin ekonomisi var. Ortada Rusya ve Türkiye’nin bir işbirliği var. Biz Karadeniz Ekonomik İşbirliği’ni Karadeniz Kafkaslar ve Hazar’da Türk Rus işbirliği için kullanabiliriz. Karadeniz bölgesinin refah toplumu olabilmesi için Türk Rus işbirliği önemli.”