Necmettin Erbakan’a en yakın isimlerden Recai Kutan’ın 28 Şubat’la ilgili olarak, “Erbakan Hoca’nın ve benim teşhisim tek cümleyle şu: Ortağımız çürük çıktı” şeklinde yaptığı değerlendirmeye Tansu Çiller’in ağır toplarından yanıt geldi.
Refahyol hükümetinde Devlet Bakanı olarak görev yapan Nevzat Ercan, dönemin DYP Genel Başkanvekili Hasan Ekinci ve Grup Başkanvekili Turhan Güven, Kutan’ın “çürük” nitelemesini kabul edilemez bulduklarını ifade ettiler. Üç isim de 28 Şubat’a karşı Çiller’in, RP’den dik durduğunu ve Başbakan Erbakan’a ilk önerisinin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, kuvvet komutanları ve İkinci Başkan Çevik Bir’i emekliye sevk etmek olduğunu, ancak Başbakan’ın kabul etmediğini belirttiler.
‘Hemen emekli edelim’
Ekinci, Ercan ve Güven, Çiller’in Erbakan’a yaptığı öneriyi şöyle anlattılar: “28 Şubat, hükümeti devirmeye yönelik bir hareketti. Sayın Erbakan da Sayın Çiller de bunu gördüler. Sayın Çiller, Erbakan’a gitti. Yaptığı ilk öneri şudur: 28 Şubat hükümete, demokrasiye bir dayatmadır. Komutanları hemen emekliye sevk edelim ve seçime gidelim. Karadayı’yı da Çevik Bir’i de kuvvet komutanlarını de emekli etmeyi önerdi. Arkasından da seçime giderek 28 Şubat’ı boşa çıkarmayı düşünüyordu. Ama rahmetli Erbakan, Çiller’in bu önerisine karşı şu karşılığı verdi: Cumhurbaşkanı emeklilik işlemini onaylamaz. O zaman gerginlik daha da artar. Asker daha da gerilir. Ayrıca bu Meclis’ten seçim kararı da çıkaramayabiliriz.”
Üç isim de bu öneriyi yapan Çiller’e ve DYP’ye, bu nedenle “çürük çıktılar” denemeyeceğini belirterek, “Asıl dik duran Çiller olmuştur, cesur adımlar atmak istedi ama Erbakan bunu kabul etmedi” vurgusunu yaptılar.
‘13 Haziran’da konut zirvesi’
Dönemin DYP Genel Başkanvekili Hasan Ekinci, Erbakan’ın istifa edip başbakanlığı Çiller’in üstlenmesi önerisini ise 13 Haziran 1997 tarihinde Başbakanlık Konutu’nda yapılan zirvede gündeme getirdiğini kaydederek, şu bilgiyi verdi:
“Genelkurmay baskıyı artırmıştı. Demokratik otoriteyi zorluyordu. Nitekim Genelkurmay brifingleri başladı. 12 Haziran 1997 günü Genelkurmay’da yargıçlar dahil brifing verildi. 13 Haziran günü Sayın Çiller beni aradı, ‘Erbakan Hoca konutta bekliyor, gidelim’ dedi. Gittik. Erbakan Hoca masanın başında oturuyor, yanında Şevket Kazan ve Fehim Adak var. Biz de oturduk. Başbakan başladı icraat anlatmaya; şunu yapacağız, bunu yapacağız.
Ben söz aldım, dedim ki, ‘Sayın Hocam, bunlar iyi de ciddi sıkıntı var. Genelkurmay brifingler veriyor, toplumda gerginlik var. Size karşı bir kampanya yürütülüyor. Komutanları emekli edemeyiz dediniz, seçim kararı da alamayız diyorsunuz. O zaman aramızdaki protokol gereği başbakanlık görevini değiştirelim, ortamı biraz rahatlatalım. Siz istifa edin, Tansu Hanım başbakanlık görevini alsın. Güvenoyunu sağlarız’. Erbakan biraz düşündü ve bize ‘gereği yapılacaktır’ dedi. Hatta toplantı sonrasında Şevket Kazan geldi beni kucakladı, ‘iyi bir çözüm buldunuz’ diye.”
‘Yılmaz 2. ANAYOL istedi’
Ercan ve Ekinci, Erbakan’ın istifası, ANAP lideri Mesut Yılmaz’ın başbakan olarak görevlendirilmesi ve sonrasındaki gelişmeleri de şöyle aktardılar:
“Biz, 278 imzayı toplamıştık. Tansu Çiller’in kuracağı hükümetin güvenoyunu garantilemiştik. Cumhurbaşkanı da güvenoyu alabileceği görülen liderlere Başbakanlık görevini verir, teamül böyledir. Bu nedenle biz Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in, görevi Çiller’e vereceğini bekliyorduk. Yoksa Çiller, Demirel’le görüşüp görevin kendisine verileceğine dair bir söz almamıştı. Sayın Kutan orayı doğru hatırlamıyor.
Erbakan’a da imzaların bulunduğunu söyledik, o da, ‘Demirel ya görevi vermezse’ dedi. Çiller de, ‘biz güvenoyunu gösteriyoruz, Sayın Cumhurbaşkanı bu durumu değerlendirecektir’ dedi. Ve Erbakan, 18 Haziran’da istifasını verdi. Ama Demirel, görevi Çiller’e değil, Mesut Yılmaz’a verdi.
Şimdi burada bilinmeyen bir gelişme vardır. Yılmaz, görevi alınca Çiller’e geldi ve ilk hükümet önerisini Çiller’e yaptı. Dedi ki, ‘hükümeti bizim kurmamızı istiyorlar’. Bunu söylerken de kimin istediğini elini omzuna götürerek gösterdi. ‘Askerler istiyor’ demek istedi. Yani Yılmaz, 2. ANAYOL istiyorlar, diyordu. Ama Tansu Hanım, cevap olarak, ‘Sayın Yılmaz, biz bunu denedik ve siz ANAYOL hükümetini yürütmediniz. O zaman arkamızda millet iradesi vardı. Ama şimdi sizin arkanızda millet iradesi yok, istiyorlar diyorsunuz. Biz arkasında milletin olmadığı hiçbir hükümet modelinin içinde olmayız, dışından da destek vermeyiz’ dedi. Ondan sonra DYP’den istifalar hızlandırıldı ve ANAYOL-D hükümeti böyle kuruldu.”
‘Karadayı istemiyordu’
Ekinci, Erbakan Hoca’nın başbakan olmasına dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın başından beri karşı olduğunu belirterek, bir anısını şöyle anlattı:
“Aslında seçimden birinci parti çıkmasına rağmen Genelkurmay Başkanı Karadayı, Erbakan Hoca’nın Başbakan olmasını istemiyordu. Aslında muhalefet partileri de istemiyordu. Tansu Hanım, zaten RP’ye karşı çok sert bir seçim kampanyası yürütmüştü. Nitekim Erbakan Hoca, Başbakanlık görevini aldığında hükümet kuramadı, biz de koalisyona girmedik ve görevi iade etti.
Karadayı’yla bir anımı da anlatayım. Kara Kuvvetleri Komutanı değişmişti. Hikmet Köksal, kuvvet komutanı olmuştu, hemşerimdir. Biz de devir-teslim törenine gittik. Erbakan Hoca da oradaydı. Tören bitti, kokteyle geçildi. Erbakan, bir süre oturdu ama gördüğü muameleden pek memnun değildi ve erken ayrıldı.
Karadayı paşa, Erbakan’ı uğurladı sonra yine aramıza döndü. Biz de Hikmet Köksal, Hava Kuvvetleri Komutanı Ahmet Çörekçi ve eski Hava Kuvvetleri Komutanı Halis Burhan sohbet ediyoruz. Karadayı doğrudan yanıma geldi.
‘Sayın Bakan’, dedi:
- Bakıyorum, hemşeriniz komutan olunca geliyorsunuz.
Ben de cevap verdim:
- Sayın komutan, asker gel deyince geliyorum, git deyince gidiyorum.
Karadayı alındı:
- Bu konunun şakası bile bizi üzüyor.
“Evet” dedim:
- Zaten üzülesiniz diye söyledim.
Komutan devam etti:
- Erbakan’ı siz başbakan yaptınız, sorumlu sizsiniz.
Ben de dedim ki:
- Sayın komutan niye biz yapalım, millet yaptı, anayasa yaptı. Seçilmiş başbakandır. Gerekli saygıyı herkesin göstermesi gerekir. Sizin tavrınız da yanlıştır.
Komutan da şu cevabı verdi:
- Biz size Erbakan’ı başbakan yapın diye mi oy verdik, destek verdik.
Ben, tekrar Erbakan’ı millet başbakan yaptı deyince de diğer komutanlara döndü:
“Hikmet paşa” dedi:
- Kime oy verdin?
- Çiller’e...
- Ahmet paşa sen?
- Çiller’e...
Sonra da bana döndü, dedi ki:
- Gördünüz mü Sayın Bakan, Çiller’e oy vermişler ama herhalde Erbakan’ı başbakan yapın diye vermediler.
Yani, Karadayı başından beri Erbakan’ın başbakanlığına karşıydı. RP’li bir hükümet istemiyorlardı. Sonra ben bu diyaloğu Erbakan’a da anlattım.”
Refahyol döneminde DYP Grup Başkanvekili olan Turhan Güven, 28 Şubat dönemini, askerlerin, Erbakan’ın ve Çiller’in duruşlarını anlattı.
FOTOĞRAF: ALTAN BURGUCU
Belimizi kırdılar büyük zarar verdi
Ekinci, 28 Şubat döneminde Çiller’in dik durduğunu, çürük ortağın DYP olmadığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Biz, anlattığım gibi dik durduk. Çiller dik durdu. Çürük olan biz değil, RP kanadıydı ama bu gelişmeler sonrasında ikna odaları kurdular, şantajlar yapıldı ve DYP grubundan istifalar yaşandı. Esasen 28 Şubat’ta asıl mağdur olan Çiller ve DYP’dir. Çok büyük mağduriyet ise demokraside yaşanmıştır. DYP; Demokrat Parti, AP döneminden bu yana Türk demokrasisinin belini oluşturan bir akımdan geliyordu. Ama belimizi kırdılar. Merkez sağın omurgasını kırdılar. Türkiye’ye verilen en büyük zarar budur.”
Darbe korkusu ile sonuç aldılar
Turhan Güven de, Genelkurmay’ın darbe yapacağına inanmadığını ama darbe korkusu salarak sonuç almaya yöneldiklerini belirtti ve şöyle konuştu:
“Erbakan istifa etmese darbe yapacaklar mıydı? Erbakan hemen istifa etmedi ki, 4 ay daha görevde oldu. Ama darbe yapmadılar. Yapacak olsalar o 4 ayda yaparlardı. Bence darbe korkusu salarak sonuç almayı hedeflediler. Çünkü sonra milletvekilleri için ikna odaları kuruldu, vaatler yapıldı, baskı oluşturuldu, şantaj yapılanlar bile oldu.”