Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, geçtiğimiz günlerde yaptığımız söyleşide Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) İspanya’nın kapattığı Batasuna partisine ilişkin kararını DTP’lilerin iyi okuması gerektiğini söylemişti.
Çiçek’in bu sözlerinden sonra DTP deyim yerindeyse kıyameti kopardı. DTP sözcüleri, Çiçek’i Anayasa Mahkemesi’ne baskı yapmakla suçladılar. Anayasa Mahkemesi’nin DTP’yi kapatma kararı açıklanınca da faturayı Cemil Çiçek’e kestiler.
DTP’nin bu suçlaması açık bir çarpıtma. Başbakan Yardımcısı Çiçek’e yüklenerek kapatmayla sonuçlanan süreçte kendi sorumluluklarını örtmeye çalışıyorlar.

Çiçek Batasuna demeseydi...
DTP’lilerin tavrına bakarsanız sanki Çiçek Batasuna kararından söz etmese Anayasa Mahkemesi DTP’yi kapatmayacaktı. Bu kararı almak için elinde hiç gerekçe yoktu ve Çiçek’in Batasuna sözlerine dayanarak DTP’yi kapattı!
DTP’nin yürüttüğü bu mantığın kabul edilebilir hiçbir yönü yoktur. Anayasa Mahkemesi üyelerinin Çiçek’in sözlerinden sonra Batasuna kararını dikkate aldığını iddia etmek abesle iştigaldir. Parti kapatma davasını görüşmekte olan Anayasa Mahkemesi üyelerinin Batasuna kararından haberleri olmadığını ve bu kararı incelemediklerini düşünmek mümkün olabilir mi? Kuşku yok ki, Anayasa Mahkemesi üyeleri AİHM kararlarını detaylarıyla inceliyorlar. Haziran 2009’da çıkan Batasuna kararını da incelediklerinden kuşku duymamak gerekir. Bunun için Çiçek’in veya bir başkasının hatırlatma yapmasına gerek yok.

PKK-DTP’nin sorumluluğu

DTP’nin kapatılmasıyla sonuçlanan süreçte bu partinin yönetici ve sözcüleriyle PKK’nın eylemlerinin temel faktör olduğunu söylemek gerekir. DTP’nin söylemi ve PKK’nın eylemleri düşünüldüğünde partinin hangi gerekçelerle kapatıldığı daha iyi anlaşılır.
DTP’nin liderleri ve sözcülerinin her fırsatta terör örgütünü “Bizim varlık nedenimizdir” diye savundukları henüz belleklerde tazedir. DTP yöneticilerinin, PKK ile aynı olduklarını kanıtlamaya yönelik çabaları tartışma götürmeyecek kadar açıktır. Hal böyleyken PKK’nın terör eylemlerini sürdürmüş olması da unutulmamalıdır.
Anayasa Mahkemesi’nin DTP davasını esastan görüşmeye başlayacağını açıklamasından sonra Reşadiye’de 7 askerin şehit edilmesi ve PKK’nın yine karardan önce bu eylemi üstlenmesi neyle izah edilebilir? Bu gerçekler ortada dururken, DTP’nin, “Bizi Çiçek’in sözleri kapattırdı” demeye çalışması hiç ama hiç inandırıcı değildir.
Bu süreçte PKK’nın ve hatta DTP’nin partinin kapatılması için çaba gösterdiklerini düşündürecek birçok kanıt vardır.
Bu itibarla, Anayasa Mahkemesi’nin kararını Cemil Çiçek’in sözlerine bağlamak gerçekleri saptırmaktan başka bir anlam taşımaz.

Anayasa Mahkemesi’nin eğilimi

Anayasa Mahkemesi’nin son yıllarda parti kapatmaya karşı bir eğilim içerisinde olduğunu söyleyebiliriz. Son olarak Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, siyaset kurumunun bu sorunu çözmesi konusunda önerilerde bulunmuştu. Bugün siyasi partilerin çoğunluğu da tüzel kişilik olarak partilerin kapatılmasına karşı. Avrupa’da da olduğu gibi buradaki tek istisna şiddetle bağlantılıdır. Hem AİHM kararları hem de Venedik Komisyonu’nun ilkeleri, şiddet yoluyla siyaset yapmayı demokrasiye yöneltilmiş bir tehdit olarak görüyor ve bu bağlantıya girmiş partilerin kapatılmasını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uygun buluyor. Bu ölçüleri dikkate alarak bir özeleştiri yapması halinde DTP, süreçten kendisinin sorumlu olduğunu görecektir.