Önce CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, SKY-360 televizyonuna çıktı ve Ali Kırca’nın sorularını yanıtladı.
Bir gün sonra CHP’nin bir önceki lideri Deniz Baykal, CNN-TÜRK’e çıktı ve Ahmet Hakan’la Hande Fırat’ın sorularını yanıtladı.
Halef-selef konumundaki iki liderin mesajları, CHP’de ideolojik bir tartışmanın başladığını haber veren ayak sesleri gibiydi. Hem de en üst düzeyden... Kılıçdaroğlu ile Baykal arasındaki söylem farklılığını şöyle özetleyebiliriz:
Türk milleti sorunu
1- Kemal Kılıçdaroğlu, üst kimliği “Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı” olarak tanımladı. Deniz Baykal ise uluslaşma sürecinin doğurduğu “Türk milleti” olarak gören bir yaklaşım sergiledi.
Kılıçdaroğlu, anayasada etnik kimlik tanımı yapılmaması gerektiğini, “yurttaşlık” bağının yeterli olduğu görüşünü dile getirdi. Kılıçdaroğlu’na göre bu tanım, etnik ve mezhepsel sorunların çözüm yoluydu.
Baykal ise etnik ve mezhepsel sorunların uluslaşma ile çözülebileceğini savundu. Suriye’nin bir etnik ve mezhepsel iç savaşın eşiğine gelmesini, bu ülkede uluslaşma süreci yaşanmamasına; ulus aidiyetinin değil etnik ve mezhepsel aidiyetin ön planda olmasına bağladı. Baykal, Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli özelliklerinden birinin uluslaşma süreci olduğunu üstüne basa basa söylerken, bu sürecin kesilmemesinin yaşamsal sorunlar doğurabileceği mesajını verdi.
Laiklik
2- Kılıçdaroğlu, laiklik konusunu ön plana çıkarmadı. Baykal ise uluslaşma sürecinin yanında Türkiye’nin en önemli diğer özelliğinin laiklik olduğunu vurguladı. Arap Baharı sürecinin yaşandığı ülkelerde Türkiye’nin örnek gösterilmesinin nedeninin laiklik olduğunu, Başbakan Erdoğan’ın bile Mısır’da laikliğin önemi üzerinde durduğunu belirtti. CHP’ye, “laiklik üzerinde durmayın, öne çıkarmayın” telkinleri yapıldığını hatırlattı, bunun CHP’yi başka bir yere çekmek için gösterilen bir gayret olduğu vurgusunu yaptı.
Kürt sorunu
3- Kılıçdaroğlu, Kürt sorununun çözümü için siyasi hayatını sonlandıracak kadar risk almaya hazır olduğunu vurguladı. Kürt sorununa çözüm bulmak için TBMM’de bir partilerarası komisyon ile TBMM dışında “âkil adamlar komisyonu” kurulmasını önerdi.
Baykal, bu sorunun çözümü için en ileri raporu, CHP’nin (SHP) hazırladığını, önerilerinin çoğunun gerçekleştiğini anımsattı. Baykal, soruna bireysel hak ve özgürlükler bağlamında yaklaşırken, Türkiye’nin ulusal birliğini ve üniter yapısını bozacak süreçlere karşı dikkatli olunması uyarısında bulundu. Türkiye’nin yanıbaşında Irak’ta, Suriye’de etnik ve mezhepsel ayrışmalara dayanan iç çatışmalara dikkat çekerek; Suriye’de yaşanan ve iç savaşa dönüşme eğilimi gösteren olayların Türkiye’ye sıçrama olasılığı karşısında dikkatli olunmasını, Türkiye’nin kesinlikle Suriye’ye askeri müdahaleden uzak durması gerektiğinin altını çizdi.
Etnikçilik, mezhepçilik, bölgecilik
4- Baykal, CHP’yi yeniden açarken üç temel ilke belirlediklerini vurgulayarak, “Etnik kökene, mezhebe ve bölgeciliğe dayalı politika yapmayacağız, demiştik” hatırlatması yaptı. Baykal’ın bu vurgusu, son dönemde Kılıçdaroğlu yönetimine yöneltilen, bu ilkelerden uzaklaşıldığı, özellikle mezhepçilik yapıldığı eleştirisine gönderme gibiydi.
Oslo görüşmeleri
5- Kılıçdaroğlu, Oslo’da MİT ile PKK arasında yapılan görüşmeler konusunda Başbakan Erdoğan’ı görüşmeleri inkâr etmekle eleştirdi ve “ispat edemeyen şerefsizdir” suçlamasını anımsattı. Ancak, görüşme yapılmasına itiraz etmedi.
Baykal ise Oslo’da PKK ile masaya oturulmasının suç olduğunu öne sürdü. Terör devam ederken hiçbir devletin terör örgütüyle masaya oturmaması gerektiğini ve bunun örneğinin de bulunmadığını vurguladı. Görüşmeye sert dille karşı çıktı. Devleti temsil eden tarafların basına yansıyan ifadelerinin de -Başbakan yetki vermiş olsa bile- suç oluşturduğu üzerinde durdu. Başbakan’ın suç işlemek üzere görev verme yetkisinin bulunmadığını, bunun da suç olduğunu öne sürdü.
Atatürkçülük tartışması
6- Kılıçdaroğlu ve Baykal’ın sergiledikleri bu çizgi farkının, CHP’de daha fazla su yüzüne çıkacağı ve “Atatürkçülük” ve “kuruluş felsefesi” ekseninde devam edeceği görülüyor. Özellikle yeni anayasa sürecinde parti içi tartışma şiddetlenebilir.
Kamuoyunda mücadele
7- Kılıçdaroğlu ve Baykal’ın söylemlerinden edindiğim izlenim, CHP’de parti içi mücadelenin kurultay salonundan çıkıp kamuoyuna taşınacağı yönünde. Mücadelenin, Kılıçdaroğlu’nun hâkimiyetini kanıtladığı; delegelerin tek tek desteğini alma yarışından kamuoyunun desteğini almaya yönelik bir mücadeleye dönüşeceği söylenebilir.