Eskişehir
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, makamını ve evini sırtında taşıyan bakanların başında geliyor. Sürekli seyahat halinde.
Bir haftanın ancak iki gecesini evinde geçirebiliyor. Ankara’da kaldığı günler de çok sayılı. Ya arabada ya uçakta; ihracat, sanayi, enerji, döviz, yatırım kovalıyor.
Ofis gibi araba
Milliyet’in Eskişehir eki nedeniyle düzenlediğimiz etkinliğe katılmak üzere makam arabasına bindiğimde küçük bir ofise girmiş gibi hissettim. Zafer Çağlayan’ın makam arabasında, makam odasında çalışırken ihtiyaç duyduğu her şey mevcut. Bir gözü ve kulağı sürekli önündeki koltuğun arkasına yerleştirilmiş küçük televizyonda dünyada neler olup bittiğini izliyor. Diğer taraftan tıpkı makam masasında olduğu gibi önüne yığılmış dosyaları inceliyor, cep telefonu hiç durmuyor, arabadan bakanlığın işlerini takip ediyor. Mesaisini arabada da olsa, uçakta da olsa bu şekilde sürdürüyor.
Çıraklıktan bakanlığa
Zafer Çağlayan’a hiperaktif bir yoğunluk içinde sürekli çalışırken, çalışacak enerjiyi nereden bulduğunu sorduğumda, “Ben 8 yaşından beri böyleyim” diye anlatıyor:
“Ben 8 yaşında çırak olarak çalışmaya başladım. Okul bittiğinde hemen çalışmaya başlardım. Rahmetli babam, bana hayatı böyle öğretti. Terzi çıraklığından başladım. Her yaz çalıştım. Kocaeli’nde pişmaniye sattım, atölyelerde çıraklık yaptım. Bir yandan da okudum. Çalışma enerjim o gün bugündür hiç bitmedi. Üniversiteye geldiğimde de mutlaka kendi işimi kuracağım, gireceğim sektörün en büyüğü olacağım diye söz vermiştim. Üniversiteyi bitirdiğim gün Siteler’de küçük bir alüminyum atölyesinde işimi kurdum. Sözde patrondum ama Dikmen’den Siteler’e otobüsle gider gelirdim. Ağabeyimle birlikte bu küçük atölyede işçiliği de, kalfalığı da, ustalığı da, patronluğu da birlikte yaptık. Siyasete girinceye kadar da sanayici olarak 27 sene çalıştım. Ama hayatın her zorluğunu da yaşamış biriyim. Bu nedenle iş, yatırım, ihracat, büyüme beni çok heyecanlandırıyor.”
Atatürk’e sözümüz var
“Bundan sonraki hedefiniz nedir?” diye sorduğumda ise Çağlayan, aynı heyecanla, “Çok daha çalışmak” diye yanıt veriyor ve anlatıyor:
“Çok daha fazla çalışmamız gerekiyor. Büyük Atatürk, bize bir hedef koymuş; muasır medeniyet seviyesi. Atatürk’e sözümüz var. Cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023’te bu seviyeyi yakalayacağız. Atatürk’e 2023’te kendi arabasını, kendi uçağını yapan, enerjisini üreten kişi başına milli geliri 25 bin dolara, ihracatı 500 milyar dolara çıkmış ve dünyanın en gelişmiş 10 ülkesi arasına girerek şampiyonlar ligine yükselmiş bir Türkiye hediye edeceğiz. Bizim en büyük idealimiz, atalarımıza borcumuzu böyle ödeyeceğiz. Buna ulaşmak için de gece gündüz çalışmamız gerekiyor.”
Teşvik heyecanı
Zafer Çağlayan, bu hedefe ulaşmak için ihracat odaklı kalkınma modelini ithalata bağımlı olmaktan çıkarmak gerektiğini belirtiyor. Ve yine büyük bir heyecan içinde, “Başbakanımız Sayın Tayyip Erdoğan’la perşembe günü yeni teşvik sistemini ve yeni yapılanmayı açıklayacağız” diyor.
Türkiye’nin 138,5 milyar dolarla ihracat rekoru kırdığını, yüzde 8,5 büyümeyle en çok büyüyen ikinci ülke konumunda olduğunu vurgulayan Çağlayan, temel problemin, ihracatın ithalata bağımlı olmasından kaynaklandığını belirtiyor. “Bu zinciri kırmak lazım” diyerek, yeni teşvik sisteminden küçük ipuçları veriyor:
“Üretiminde yüzde 50’den fazla ithalata bağımlı olan sektörleri, ‘stratejik sektörler’ olarak tanımladık. İşte yükleneceğimiz sektörler bunlar olacak. Bu sektörlere uygulayacağımız yeni teşvik sistemiyle ithalat bağımlılığını kıracağız.”
Desteklenecek sektörler
Çağlayan’a ithalat bağımlılığı kırılacak sektörlerin hangileri olacağını sorduğumda ise, uzun bir liste sayıyor:
“Demir, alüminyum, bakır, petro-kimya, motor, aktarma organları, uzay havacılık teknolojisi, ilaç.”
Çağlayan, özellikle Doğu ve Güneydoğu’da istihdam ve ihracat kapasitesini artırmak üzere de çok geniş çaplı teşvikler uygulanacağını belirterek, devam ediyor:
“Doğu ve Güneydoğu’da yatırımcının, işverenin üzerinde sadece maaş yükü kalacak. Vergi, sigorta primi gibi yükleri hükümet olarak biz üstleneceğiz. Arazi tahsis edeceğiz, yatırım indirimi uygulayacağız. Balık vermeyeceğiz, balık tutmayı öğreteceğiz. Böylece Güneydoğu’da işsizlik sorununu büyük ölçüde çözeceğiz ki bu terör sorununun çözümüne de çok büyük katkı yapacak. Zaten PKK da bunu bildiği için bu bölgedeki bütün yatırımları engellemeye çalışıyor, şantiyeleri, tesisleri basıp bölgeye yatırımcının gelmesini önlüyor. İşte bunu da bu teşvik sistemiyle kıracağız, Doğu’nun ve Güneydoğu’nun önünü açacağız.”
Eskişehir’deki toplantıya ulaştığımızda Çağlayan, kürsüde de aynı heyecanla konuşmasını sürdürdü. Geleceğin Eskişehir’i ile ilgili hayallerini sıraladı. Çok kalabalık bir işadamı topluluğuna hitap eden Çağlayan, ilk lokomotifin, ilk yerli otomobil olan Devrim’in yapıldığı, F-16 tesislerinin bulunduğu, 4x4 Türk nakliye aracının üretildiği Eskişehir’e daha büyük hedefler koydu.
Büyükerşen Hoca
Eskişehir denilince Yılmaz Büyükerşen Hoca’dan bahsetmemek olmaz. Eskişehir’in örnek bir Avrupa kenti düzeyine gelmesinde, üniversite, bilim, sanat ve sanayi şehri olmasında büyük emeği olan Büyükerşen Hoca da projelerini paylaştı.
Eskişehir Valisi Kadir Koçdemir ve Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Davut Aydın da yaptıkları konuşmalarla Eskişehir’in geleceğine ilişkin heyecanlarını paylaştılar.
Eskişehir, bütün kurumlarıyla canla başla çalışıyor ve bu nedenle Anadolu’da bir yıldız gibi parlıyor.