Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“Bu ifadelerin gerçekle bir ilgisi olmadığı gibi 53 yıl üniforma giymiş şahsıma karşı hiçbir bilgi ve belgeye dayanmayan hayal mahsulü bir hakaret olarak görüyorum. Kınıyorum, tekzip ediyorum”

Büyükanıt: Bu hayal mahsulü bir hakaret

27 Nisan Bildirisi’ni kaleme aldığını kendisi açıklayan Büyükanıt, Başbakan Erdoğan ile anlaştığı yolundaki iddialar hakkında “kısa ve net” konuşmayı yeğledi.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, şaşırtıcı bir iddiada bulundu. 27 Nisan bildirisinin, dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın anlaşmasına dayandığını öne sürdü.
Kılıçdaroğlu’nun bu sözlerinin bir bilgiye dayanıp dayanmadığını sorduğumda, “Bu benim yorumum, 27 Nisan ikisinin de işine geldi” yanıtını verdiğini dün yansıtmıştım. Kılıçdaroğlu, 27 Nisan bildirisiyle Başbakan’ın darbe mağduriyeti yaratarak oylarını yüzde 47’ye çıkardığını, Büyükanıt’ın da kendisini garantiye aldığını, hakkında soruşturma açılmasını önlediğini eklemiş; çıkar işbirliği yaptıklarını öne sürmüştü.
Kılıçdaroğlu’nun bu ifadeleri karşısında dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın ne yanıt vereceği merak ediliyordu. Kılıçdaroğlu’nun NTV’deki bu konuşmasından sonra Büyükanıt’a yanıtını öğrenmek için not bırakmıştım.

“Hayal mahsulüdür”
Büyükanıt Paşa’yla dün konuştum. “Beni niye aradığınızı tahmin ediyorum” dedi ve ekledi:
“Uzun bir açıklama yapmayacağım. Düşüncemi çok kısa biçimde kaleme aldım, size aynen okuyorum;
26 Temmuz 2010 tarihinde CHP liderinin, ‘27 Nisan bildirisinin Başbakan ve emekli Orgeneral Büyükanıt’ın işbirliği ile hazırlandığı’ şeklindeki ifadesi yazılı ve görsel basında yer almıştır. Bu ifadelerin gerçekle bir ilgisi olmadığı gibi 53 yıl üniforma giymiş şahsıma karşı hiçbir bilgi ve belgeye dayanmayan hayal mahsulü bir hakaret olarak görüyorum. Bu ifadeleri şiddetle kınıyor ve tekzip ediyorum.”
Büyükanıt Paşa, 27 Nisan bildirisi ve Kılıçdaroğlu’nun yorumu üzerine daha fazla konuşmak istemediğini belirtti. Yönelttiğim sorulara, “Ben hem Dolmabahçe görüşmesi hem de 27 Nisan’la ilgili görüşlerimi size açıklamıştım. Görüşlerim bugün için de geçerlidir” demekle yetindi. Yönelttiğim soruların yanıtlarının o açıklamalarında bulunduğunu anımsattı.

“Dolmabahçe devlet işidir”
Büyükanıt Paşa, Dolmabahçe görüşmesiyle ilgili olarak ne demişti? Muhalefet partilerinin, “Dolmabahçe’de ne konuşuldu açıklansın” talepleri üzerine 14 Haziran 2009’da Büyükanıt’la görüşmüştüm. Büyükanıt’ın görüşleri, 15 Haziran 2009 günkü Milliyet’te yer almıştı.
Büyükanıt Paşa, Dolmabahçe görüşmesinin devlet işi olduğunu söylemiş ve şöyle demişti:
“Ben bulunduğum görevler itibarıyla dönemin başbakanları Bülent Ecevit ve Mesut Yılmaz ile de bu tür görüşmeler yaptım. Bunlar devlet işidir. Dolmabahçe görüşmesi de öyledir. Yarım asırdır devletime ve milletime şerefle hizmet ettim. Ancak şeref ve haysiyetime saldırı mahiyetinde kampanyalarla karşı karşıya kaldım. Bu olayın değişik bir boyutu var. Konu siyasete çekildi. İsmim üzerinden siyaset yapılması beni rencide ediyor. Uzun meslek hayatım boyunca hiçbir gizli ve gizemli işin içinde bulunmadım.”

“Muhtıra değildi”
Büyükanıt Paşa, 27 Nisan bildirisinin yeniden gündeme oturduğu Şubat 2010’da da sorularımı yanıtlamıştı. 22 Şubat 2010 günü yaptığımız görüşme ertesi gün Milliyet’te yer almıştı. Büyükanıt Paşa, 27 Şubat bildirisinin muhtıra olmadığını vurgulayarak şu değerlendirmeyi yapmıştı:
“27 Nisan’la ilgili eleştirileri dinliyorum, okuyorum ve üzülüyorum. 27 Nisan sürekli gündeme getiriliyor. Bu bildiri Türk Silahlı Kuvvetleri’nin cumhurbaşkanlığı seçimine müdahalesi olarak yorumlanıyor. Oysa öyle değil.
Ben, hizmetteyken cumhurbaşkanlığı sözünü iki kez kullandım. Birincisi 12 Nisan 2007’de Genelkurmay Başkanlığı karargâhında yaptığım konuşmada. Bir soru üzerine aynen şöyle demiştim, ‘Seçilecek cumhurbaşkanının Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasada belirlenmiş ilkelerine sözde değil özde bağlı olacağını umut ediyorum. Tabii ki, yetki yüce Meclis’indir’. Benim söylediğim budur. Bunun aksini söylemek mümkün mü? Mümkün değildir. Çünkü, aksini söylerseniz, bundan, anayasada belirlenmiş ilkelere bağlı olmadığı sonucu çıkar ki, bu hem Cumhurbaşkanı’na hem de yüce Meclis’e hakaret olur.
Cumhurbaşkanı sözünü ikinci kez 27 Nisan’da kullandım. Oradaki ifadem de aynen şöyledir: ‘Son günlerde cumhurbaşkanlığı seçim süreci laik-antilaik sürecine dönüşmüştür’. Bunun neresi muhtıra?
Şimdi 27 Nisan’a muhtıra dediler, demeye devam ediyorlar. Muhtıra böyle olmaz. Muhtıranın tarihimizde örnekleri vardır. 27 Nisan’a muhtıra diyenler ya muhtıranın anlamını bilmiyorlar veya 27 Nisan bildirisini okumamışlar. 27 Nisan bir muhtıra değildir. Cumhurbaşkanlığı seçimine müdahale değildir. 27 Nisan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin laiklik konusundaki duyarlılığının dile getirilmesidir. Başka bir şey değildir.”
Büyükanıt Paşa, bugün de bu görüşlerini koruyor.