Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ’ın, “Bazen annenin başına kötü bir şey gelmişse ne olacak, deniliyor. Gerekirse böyle bir bebeğe devlet bakar” dediğini duyunca, aklıma Bosnalı kadınlar geldi...
Sırpların tecavüzüne uğrayan Bosnalı kadınlar...
Tecavüz bebekleri ile ilgili haykırışları hâlâ belleklerimizde tazedir.
1992-1995 yılları arasında Sırpların yarattığı katliamlar sırasında 50 bin Bosnalı kadın tecavüze uğradı. Tecavüze uğrayanların birçoğu çocuk yaştaki kızlardı. Tecavüz mağdurlarının yaşları 11 ila 60 arasında değişiyordu.
Sırplar, Bosnalı kadınları kamplarda tutuyor, tecavüz dahil her türlü işkenceye maruz bırakıyorlardı.
Bu kadınlardan 25 bin tanesinin ifadesi uluslararası ceza mahkemesine de sunuldu.
Tecavüz bebekleri
Savaş mağduru Bosnalı kadınların imkan bulabilenleri tecavüzle oluşan hamileliklerini sona erdirdiler.
Bosna’da hükümetin ilk icraatlarından biri tecavüze uğrayan kadınlar için kürtaj izni vermek oldu.
Sırp işgalciler çekilmek zorunda kaldıklarında kadınların tutulduğu kamplardaki sağlık hizmetleri arasında kürtaj ön sırada geliyor.
Keza din adamları da tecavüzle oluşmuş bebeklerin 3 aydan büyük olsalar bile alınabileceklerine dönük konuşmalar yapıyorlardı.
İstemediği halde kamp koşullarında tecavüz bebeklerini dünyaya getirmek zorunda kalan Bosnalı kadınların başvurdukları bir yol da bu çocukları yurtlara vermek oldu.
Bu insanlık suçu ve dramı anımsandığında sorunun, “başına istenmeyen bir hal gelen kadının bebeğine devlet bakar” yaklaşımının doğru bir yaklaşım olmadığı açıkça görülür.
Yasaklama veya
4 haftayla sınırlama
Sağlık Bakanı Akdağ, tıbbi zorunluluk olmadıkça kürtaja karşı olduğunu açıkladı. Kürtajla ilgili bir yasa hazırlığını da yürüttüklerini duyurdu. Mevcut yasaya göre 10 haftaya kadar kürtaj serbest. Bu sürenin 4 haftaya indirilmesi veya tamamen yasaklanması ise, ciddi sorunlar doğuracaktır.
Kadın doğum uzmanları 4 haftada hamileliğin saptanamayacağını bu nedenle bu sürenin anlamsız olduğunu televizyonlarda açıkladılar. Bu itibarla mevcut yasadaki 10 haftalık sürenin kürtaja izin veren ülkelerin çoğunluğunda ve bilim dünyasında kabul gören süre olduğunu vurguladılar.
Bilimsel bilgiler böyle olduğuna göre, söz konusu sürenin 4 haftayla sınırlandırılması fiilen kürtajın tümüyle yasaklanması anlamına gelecektir.
Sağlıksız girişimler
Kürtajın yasaklanması ise serbest bırakılmasından önceki dönemlerde olduğu gibi özellikle maddi imkanı bulunmayan kadınları bilim dışı yöntemlere itecektir.
Kamuoyunda “merdiven altı” olarak bilinen tıbbi olanaklardan ve hijyenik koşullardan uzak yerlerde ve doktor olmayan kişilerin elinde kadın ölümlerine neden olacaktır.
Maddi imkanı uygun olan kadınların ise yurtdışına giderek veya yüksek paralar ödeyerek yurtiçinde hamileliklerini sonlandıracaklarını da tahmin etmek zor değildir.
Annelik duygusunu bilmesi mümkün olmayan erkek çoğunluğun kadınlara bırakılması gereken bir konuda karar vermeleri de doğru değildir. Bir anne, karnındaki bebeği istemiyorsa mutlaka haklı bir nedeni vardır.
Bu konunun siyasilere değil, kadınlara ve bilim insanlarına bırakılması en doğru yol olur.