İstanbul Boğazı’nın 135 metre altından bir su tünelinde ilerlemek heyecan vericiydi. Bu tünelden, su basılmadan önce geçen son ekip içinde yer almak ise ayrıcalıktı.
Beykoz’dan tünele giren merdivenleri tırmandığımızda önümüzde iki kamyonet duruyordu. Öndekine bize eşlik edecek ekip ve foto muhabiri meslektaşlarımız bindiler. Arkasındaki kamyonete de biz ve misafirler.
Kamyonetler, dev borunun içinde yavaşça yol almaya başlayıp, giriş yaptığımız kapının ışığı kaybolunca, yolculuğun ürpertici kısmı başladı.
Sadece araçların farlarıyla aydınlanan dev boru, sessiz ve zifiri karanlıktı. Korku filmi veya Görevimiz Tehlike gibi film sahnelerini anımsatan sessizlik vardı. Sadece arabaların motor sesi ve yankılanmaları; arabalar ilerledikçe yüze çarpan soğuk bir rüzgar ve çıkış ışığı görülmeyen bir dar tünel...
DSİ 14. Bölge Müdürü Çomoğlu, zaman zaman bu sessizliği bozarak bizleri rahatlattı. Değişik noktalarda tünel hakkında bilgi verdi. Hangi metrede bulunduğumuzu, boğazın altına girip girmediğimizi, iki kıtanın tam kesişme çizgisini ve tünelin nasıl inşa edildiğini anlatarak, yolculuğun rahat geçmesini sağladı.
Tünelde yol alırken belgesel kanallarında anlatılan dev projeleri anımsadım. Mega projeler olarak anlatılan mühendislik harikası inşaatlar içinde İstanbul Boğazı’nı yerin altından geçen Boğaziçi Su Tüneli de olmalı diye düşündüm.
Yüzde 7 eğimle Beykoz’dan başlayan tünel, en dip nokta olan 135 metreyi bulduktan sonra yüzde 1 eğimle yükselmeye başlıyor ve 5,5 kilometre sonra Avrupa yakasında İstinye Derbent’te yeniden gün yüzüne çıkıyor.
Türkiye’nin her zaman gurur duyacağı tünel, tarihte ilk kez İstanbul Boğazı’nın 135 metre altından geçerek Asya ve Avrupa’yı birleştiriyor. Tünel, günde 3 milyon metreküp suyu Asya yakasından Avrupa yakasına geçirecek kapasiteye sahip.
Tünelin yolu değişti
Boğaziçi Su Tüneli, ilk tasarlandığında farklı bir güzergâha yapılmış. Bunun nedeni ise yapılan jeofizik etütleri. İlk tasarlanan güzergâhın kaya sınırlarını gösteren bir harita çıkarılmış ve 175 metre derinde dairesel bir alüvyal çukur bulunduğu tespit edilmiş. Boğazın dibindeki bu çukurun tünel geçişine uygun olmayacağı düşüncesiyle, yeni bir güzergâh belirlenmiş ve inşaata öyle başlanmış.
İstanbul’un su sorunu
Fatih’in İstanbul’a fethettiğinden beri devam eden İstanbul’un su sorunu, Boğaziçi Tüneli’yle 2060 yılına kadar çözülmüş oluyor. Kanuni’nin Mimar Sinan’a, “Mimarbaşı sen İstanbul’a su getirmenin mümkün olup olmadığını söyle. Eğer mümkünse ben keseleri uç uca değil yan yana dizmeye razıyım” dediği İstanbul’un su sorunu, bu tünelle tarihe karışacak gibi görünüyor.