Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bilkent Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Metin Heper, Radikal’de önceki gün yayımlanan makalesinde açılım süreci bağlamında birincil kimlik, ikincil kimlik konusunu ele almıştı. Prof. Dr. Heper, Başbakan Tayyip Erdoğan, CHP lideri Deniz Baykal ve MHP lideri Devlet Bahçeli’nin konuya yaklaşımları arasındaki farkı da irdelemişti. Fikir ayrılıkları devam etse de ana kavramlar üzerinde uzlaşmanın sorunun çözümü açısından taşıdığı önemi vurguluyordu.

Liderler arasındaki fark
Heper, açılım süreci içindeki tartışmaların esasının “Türk milleti” ibaresindeki “Türk” sözcüğü olduğunu vurguluyordu.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, “Türk” sözcüğüne etnik bir anlam yüklemediğini, Baykal ve Bahçeli’nin ise yüklediğini belirtiyordu. Baykal’ın “Hedef, Türk milletinin içinden ikinci bir millet çıkarmaktır” ve “Başbakan’a bir türlü Türk milleti dedirtemedik” ifadeleri ile, Bahçeli’nin “kolektif kimlik ve hakların oluşumuna cevaz vererek ulaşacağımız sonuç, kutuplaşma, bölünme, çatışma ve ayrılıştır” sözlerini anımsatıyordu. Baykal ve Bahçeli’de, ikincil kimliğin birincil kimliğe dönüştürülmesi kaygısı olduğunu da eklemişti.

Erdoğan’ın yaklaşımı
Metin Heper Hoca’nın, liderlerin yaklaşım farklarına ilişkin görüşleri üzerine şunlar söylenebilir:
Heper, Başbakan Erdoğan’ın “Türk” sözcüğüne etnik bir anlam yüklemediğini belirtiyor. Oysa, Başbakan Erdoğan’a yöneltilen eleştiriler bunun tam tersi. Erdoğan’ın “Türk milleti” ibaresini bir üst kimlik (birincil kimlik) olarak zikretmekten kaçındığı, bu ifadeyi sık kullanmadığı biliniyor ve bu yönüyle eleştiriliyor. Keza Başbakan Erdoğan etnik grupları sayarken, “Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Pomak” diyerek “Türk” sözcüğünü diğerleriyle birlikte “etnik kimlik” olarak kullanıyor. Türk kimliğini ikincil kimliklerle birlikte sayıyor.
Başbakan Erdoğan’ın tercih ettiği birincil kimlik veya başka bir ifadeyle üst kimlik “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı”dır. Konuya böyle yaklaştığı için “Türk milleti” ibaresini bir üst kimlik olarak görmediği eleştirisiyle karşılaşıyor. Baykal ve Bahçeli’nin Erdoğan’a yönelttiği eleştirinin esasını da bu oluşturuyor.

Baykal ve Bahçeli’nin yaklaşımı
Heper Hoca, Baykal ve Bahçeli’nin “Türk” sözcüğüne etnik anlam yüklediklerini söylüyor. Oysa iki lider de aksini savunuyorlar.
Baykal ve Bahçeli “Türk milleti” kavramını birincil kimlik (üst kimlik) olarak kullanıyorlar. Atatürk’ün “Türk milleti” tanımı ve anlayışının etnik bir nitelik taşımadığını savunuyorlar. “Ne mutlu Türküm diyene” ifadesindeki “diyene” sözcüğünü bu yaklaşımı yansıttığını zaman zaman belirtiyorlar. Bu görüşte olanlar “Eğer Atatürk, Türk sözcüğünü etnik manada kullansaydı, o zaman, ne mutlu Türk olana derdi” itirazını da yapıyorlar.
Heper Hoca’nın saptamalarından biri de Baykal ve Bahçeli’nin Kürt kimliğini reddetmedikleridir. Baykal da Bahçeli de Kürt kimliğini kabul ediyorlar ancak, bu kimliğin ikincil kimlik olması gerektiğini vurguluyorlar. Nitekim Baykal, “Etnik kimlik şereftir ve aynı zamanda üst kimliğe sahip olmayı engellemez, hem etnik kimlik sahibi hem de Türk milletinin parçası olunabilir” görüşünü sık dile getiriyor.
Bu durumda Başbakan ile muhalefet liderleri arasında tartışmanın üst kimlik kavramı üzerindeki anlaşmazlıktan kaynaklandığı söylenebilir. Liderlerin ortak bir çözüm geliştirmeleri için önce “Türk milleti” kavramında uzlaşma sağlamaları gerekiyor. Bu sağlanmadıkça iktidar ve muhalefetin aynı yönde hareket etmesi mümkün gözükmüyor.